Haberler

ÖZEL GÜNDEM (Tekrar)

Yargıtay, otomobile ateş açılmasında yaralanmayanlar için de sanıklara ceza istedi

Konya'da, takip ettikleri, içinde 5 kişi bulunan otomobile ateş açarak, 1 kişinin yaralanmasına neden oldukları gerekçesiyle tutuklu yargılanan Aziz Kocayiğit (25) ve Muhammet Ali Yorgun (23), yerel mahkemece 2 kişiye yönelik 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan 18 yıl 4'er ay hapis cezasına çarptırıldı. Diğer 3 kişiye yönelik eylemleriyle ilgili de sanıkların beraatına karar verdi. Yargıtay 1'inci Ceza Dairesi sanıklara, bu kişilere yönelik de 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan ceza verilmesini isteyerek, yerel mahkemenin kararını bozdu. Muhammet Ali Yorgun'un amcası Mahmut Yorgun, "Yaralanan kişi ve diğer kişiler davacı olmadı. Bize göre çok ağır bir ceza oldu" dedi.

Olay, 24 Aralık 2014'te merkez Meram ilçesinde meydana geldi. Aziz Kocayiğit, iddiaya göre arkadaşı Oğuzhan Koyunsever'in bıçakladığı Ali Çalışır'ın (35), tedavisinin ardından geldiği polis merkezinden ifade verip otomobiliyle ayrıldığını fark etti. Kocayiğit, yanındaki arkadaşı Muhammet Ali Yorgun ile Çalışır'ın peşine düştü. Aracıyla, Çalışır'ın otomobilinin önünü kesip, tabancayla ateş açtı. Çalışır'ın yanındaki Anşana K. (50) sol omzundan vurulup yaralandı. Olay sonrası kaçan Aziz Kocayiğit polis ekiplerince yakalandı.

'ARACIN DURMASI İÇİN LASTİĞE ATEŞ ETTİM'

Gözaltına alınan Aziz Kocayiğit, emniyette verdiği ifadesinde, Ali Çalışır ile arkadaşı Oğuzhan Koyunsever'in kavga ettiğini ve ayırmaya çalıştığını belirterek, "Ben ayırmak için aralarına girdim. Ali Çalışır, bana da vurmaya başladı. Yerden aldığı taşla her yerime vuruyordu. Ali Çalışır'ın elinde şiş olduğunu görünce olay yerinden uzaklaştım. Bir arkadaşımın arabasını alıp arkadaşım Muhammet Ali ile birlikte polis merkezinin önüne geldim. Ali'nin arabasının hareket ettiğini gördüm. Bir süre takip ettikten sonra aracımı, onların önüne kırdım ve durdular. Ben kapıya yöneldiğimde, otomobille kaçmaya başladılar. Ben aracın durması için lastiğine doğru ateş ettim" dedi.

Tabancanın tutukluluk yaptığını öne süren Kocayiğit, "Tabanca ilkinde tutukluluk yaptı, ikinci attığımda silah ateş aldı. 4 el ateş ettim. Aracın lastiğine ve bagaj kısmına korkutmak amaçlı ateş ettim. Araçta Ali Çalışır ve yeğeni olduğunu sanıyordum. Başka birilerinin olduğunu bilseydim ateş etmezdim" diye konuştu. İfadesinin ardından adliyeye sevk edilen Kocayiğit, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

KARŞI TARAF 'UZLAŞTIK' DEDİ, ŞİKAYETTEN VAZGEÇTİ

Konya 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'kasten adam öldürmeye teşebbüs' suçundan yargılanan Aziz Kocayiğit, mahkemedeki savunmasında tabancayla ateş eden kişinin o sırada yanında bulunan arkadaşı Muhammet Ali Yorgun olduğunu öne sürdü. Bunun üzerine Yorgun da gözaltına alındı. Suçlamayı kabul etmeyen Yorgun, tabancanın Aziz Kocayiğit'e ait olduğunu ve onun ateş açtığını söyledi. Yorgun da mahkeme kararıyla tutuklandı. Bu sırada olay sırasında yaralanan Anşana K. ile Ali Çalışır, yanlarında bulunan Fatma Çalışır, Hüseyin Çalışır ve Kamer Öztürk, karşı tarafla uzlaştıkları gerekçesiyle şikayetlerinden vazgeçti.

18 YIL 4'ER AY HAPİS CEZASI

Tutuklu Aziz Kocayiğit ve Muhammet Ali Yorgun, yargılandıkları Konya 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nce 2016 yılı Şubat ayında görülen karar duruşmasında, otomobildeki Fatma Çalışır, Hüseyin Çalışır ve Kamer Öztürk'e karşı 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan beraatlarına karar verildi.  Aziz Ali Çalışır ve Anşana K.'ye yönelik 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçlarından ise 18 yıl 4'er ay hapis cezası ile tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.

YARGITAY, YEREL MAHKEMENİN KARARINI BOZDU

Yargıtay 1'inci Ceza Dairesi, sanıklar Aziz Kocayiğit ve Muhammet Ali Yorgun'un, 'kasten adam öldürmeye teşebbüs' suçunun otomobildeki diğer 3 kişiye yönelik olarak da değerlendirilmesi gerektiğini belirtip, yerel mahkemenin aldığı hükmün bozulmasına karar verdi.

Sanıklardan Muhammet Ali Yorgun'un amcası Mahmut Yorgun, Yargıtay'ın aldığı karara tepki göstererek şunları söyledi:

"Yeğenime yerel mahkeme 18 yıl hapis cezası verdi. Yargıtay ise bu kararı bozdu ve daha fazla ceza verilmesini talep ederek dosyayı yerel mahkemeye geri gönderdi. Bu olaya adaletsizlik gözüyle bakıyoruz. Bunun düzeltilmesini talep ediyoruz. Yaralanan kişi ve diğer kişiler davacı olmadı. Bize göre çok ağır bir ceza oldu. Yargıtay'ın cezayı bozmasıyla daha fazla ceza alacaklar. Bir yaralama suçunda, verilebilecek bir ceza olmadığı kanaatindeyiz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

Amca Mahmut Yorgun röp.

Mahmut Yorgun detay

Adliye binası dışından detay

Haber- Kamera: Tolga YANIK- Hasan DÖNMEZ KONYA

Haber Kodu:  200103029

==========================

Somalili küçük Maido, Cumhurbaşkanı ricasıyla Ankara'da şifa bulacak

Somali'de yaşayan Maido İbrahim'in (2), 3 ay önce sol göğsünü saran tümör, Mogadişu'daki Recep Tayyip Erdoğan Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nde Türk doktorların başarılı operasyonuyla alındı. Maido, Somali Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Farmajo'nun özel ricası üzerine, Mogadişu'daki terör saldırısında yaralanan 15 Somalili ile birlikte Türkiye'ye getirilerek, Ankara Şehir Hastanesi'nde tedaviye alındı.

Somali'nin Golkayo şehrinde yaşayan Maido İbrahim, yaklaşık 3 ay önce şiddetli göğüs ağrısıyla hastaneye götürüldü. Göğsünün sol tarafında tümör tespit edilen Maido, Somali'nin en iyi hastanesi olarak kabul edilen Mogadişu'daki Recep Tayyip Erdoğan Uygulama ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edildi. Maido, burada Türkiye'den gelen doktorlar tarafından ameliyat edildi. Maido'daki tümör alınırken, kemoterapi tedavisi ve patolojik incelemelerin Türkiye'de yapılması kararlaştırıldı.

TERÖR YARALILARI İLE ANKARA'DA

Bu sırada Mogadişu'da bombalı araçla düzenlenen terör saldırısında yaralananların bir kısmının Türkiye'ye getirilmesi için Sağlık Bakanlığı harekete geçti. Somali Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Farmajo'nun, Türkiye'nin Mogadişu Büyükelçisi Mehmet Yılmaz'dan ricası üzerine, Maido'nun da patlamada yaralananlarla birlikte Türkiye'ye getirilmesi kararlaştırıldı. Bir kaç saatte yapılan hazırlıkların ardından Maido, patlamada yaralanan 15 Somalili ile birlikte Türkiye'den gelen ekip tarafından askeri uçakla Ankara'ya sevk edildi. Maido, Ankara Şehir Hastanesi'nde tedaviye alındı.

'BİR MUCİZE GERÇEKLEŞTİ'

Somali'de bir özel hastanede memur olarak çalışan Maido'nun babası Mohamed İbrahim (38), yaklaşık 3 aydır kanserle mücadele ettiklerini, umutlarının tükendiği bir zamanda Cumhurbaşkanlarının ricasıyla bir mucize gerçekleştiğini söyledi. Baba İbrahim, şöyle konuştu:

"Somali'nin en iyi hastanesi olan Recep Tayyip Erdoğan Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nde kızım başarılı bir tümör ameliyatı oldu. Somali'de patoloji incelenmesi ve tümörün tekrar etmemesi için imkanlar kısıtlı olduğu için Türkiye'ye gönderilmesi gerektiğini söylediler. İmkanlarımızın kısıtlı olması nedeniyle sıkıntı yaşıyorduk. Patlamanın olduğu gece doktorlar Maido'nun Türkiye'ye gönderileceğini söyleyince çok mutlu olduk. Bir mucize gerçekleşti. Türkiye'ye gelmemizde yardımlarını esirgemeyen Somali Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanına teşekkür ediyorum. Onların prosedürleri hızlandırmaları sayesinde kızım buraya geldi. Buraya geldiğimizden bu yana doktorlar dakika dakika kızımın durumunu takip ediyorlar. Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür ederim, her zaman Somali halkının yanında oldu."

'MAİDO KISA VADEDE ŞİFAYI BULACAK'

Ankara Şehir Hastanesi Çocuk Hastanesi Başhekimi Prof.Dr. Emrah Şenel, Maido'nun Somali'de başarılı bir cerrahi müdahale geçirdikten sonra kendilerine geldiğini ve bundan sonraki tedavisi için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Türkiye'den giden doktorun çok başarılı bir operasyon yaptığını belirten Şenel, "Çocuğun sağ göğüs tarafını tamamen dolduran bir tümör çıkmış. Oranın şartlarında çok başarılı bir tümör ameliyatı yapmış. Daha sonra çıkan tümörün tedavisinin devamını yapabilecek onkolojik tedavi alt yapısı olmadığı için rica üzerine gelen yaralılara eklenerek bize geldi. Geldiğinde ameliyatın kalıntısı olarak göğsünde bir tüp vardı, nefes almasında biraz da zorluk vardı. Şimdi biz hastanın kanser türünü belirlemeye çalışıyoruz patolojiyi teyit ediyoruz. Buna göre tedavisini yapacağız. Orada yapılan cerrahi müdahale işin yüzde 90'ını halletmiş. Kalan kısmını da biz burada halledeceğiz. Çıkacak patolojinin durumuna göre de hastalığın seyri belli olacak. Kısa ya da uzun vadede şifayı bulacak bir hasta diye düşünüyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Maido hastanede tedavide

-Baba ile röp.

-Başhekim ile röp.

Haber-Kamera: Haluk KARAASLAN-Gizem KARADAĞ/ANKARA,

Haber Kodu:  200103035

==========================

Sıfır otomobili, 'ayıplı' çıktı; sahibi, para iadesiyle yerli otomobil alacak

Trabzon'da satın aldığı sıfır kilometre lüks otomobilin gövdesinde oluşan göçükler nedeniyle, aracı satan aldığı bayiye dava açan Cengiz Şahin, 3 yıllık hukuk mücadelesini kazandı. Yargıtay, Tüketici Mahkemesi'nin talep edilen bilirkişi raporunda, aracın 'ayıplı' olduğunun tespitine ve İstinaf Mahkemesi'nce de bayinin 113 bin 394 TL'yi tüketiciye geri verilmesi yönündeki kararını onadı. Kararın emsal niteliği taşıdığını belirten Şahin, "Bir sürü sıkıntı yaşadık, artık yerli otomobilimiz çıkıyor. İade edilecek parayla, yerli otomobil almak istiyorum" dedi.

Kentte bir restoran işleten Cengiz Şahin, Trabzon'da bir galeriden, 2017 yılında 113 bin 394 lira karşılığında 61 VH 717 plakalı sıfır kilometre Japon dev otomobil firmaların birine ait aracı satın aldı. Otomobilin arka kapısının üst noktasındaki kaportasında göçükler olduğunu fark eden Şahin, durumu satın aldığı bayiye anlattı. Bayi yetkilileriyle yaptığı görüşmelerden olumsuz yanıt alan Şahin, avukatı Bünyamin Bayram aracılığıyla Japon otomobili satan bayi aleyhine 'ayıplı malin iadesi' davası açtı.

Trabzon Tüketici Mahkemesi'nde görülen davada talep edilen bilirkişi heyeti, hazırladığı raporda araç sahibi Şahin'i haklı bulup, otomobilde gözle görülür ayıpların olduğunu ve bu ayıpların kullanım hatasından kaynaklanmadığı yönünde tespitlerde bulundu.

PARA İADESİ KARARI ÇIKTI

Tüketici Mahkemesi, aracın satışını yapan yetkili bayiinin, davacıya 113 bin 394 TL'nin iadesine hükmetti. Mahkemenin kararını temyiz etmesinin ardından Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5'inci Hukuk Dairesi de, dosyayı detaylı inceledi. Yerel mahkemenin kararını onayan hukuk dairesi, "Sıfır kilometre 'ayıplı' araç satan bayinin bu sorumluluğu alması gerekir" gerekçesiyle, otomobilin 2017'teki satış bedeli 113 bin 394 liranın mağdura iade edilmesine karar verdi. otomobil satıcısı şirket yetkilileri, karara itirazda bulunup, Yargıtay'a temyiz başvurusunda bulundu.

YARGITAY KARARI ONADI

Yargıtay 13'üncü Hukuk Dairesi, tüketici Cengiz Şahin'i haklı bularak, yerel mahkeme ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi'nin aracın ayıplı olduğunun tespitine ve bahse konu bayinin 113 bin 394 TL'yi tüketiciye geri verilmesi yönündeki kararını onadı. Karara göre, otomobili satan bayi, aracın parasını davacıya iade edecek.

'KARAR, DİĞER TÜKETİCİLERE EMSAL OLUŞTURUYOR'

Yargıtay tarafından onanan karara ilişkin konuşan avukat Bünyamin Bayram, "Cengiz bey bu aracı satın almıştı. 3 ay sonra gizli ayıp niteliğinde araçta göçükler, dalgalanmalar meydana geldi. Bu noktada biz de servise başvurduk. Servis bize olumlu bir sonuç vermedi. 'Gizli ayıp niteliğinde değil, sürücü hatasından kaynaklı' olduğu söylendi. Biz de ihtarnameler çektik ve yargı sürecini başlattık. İlk derece mahkemesi yargı sürecinde 'gizli ayıp niteliğinde' olduğunu belirterek tüketiciyi haklı buldu. İtiraz süreci olan istinafa gönderildi. Burada da haklı bulunduk. Daha sonra konu, nihai kararı verecek olan Yargıtay'a taşındı. Bir hafta önce de karar çıktı. Bilirkişi raporu doğrultusunda tüketici haklı bulundu. 'Tüketicinin bu gizli ayıpta mağdur olamayacağı' belirtilerek satıcıya iadesine karar verildi. O doğrultuda biz de işlemleri başlatacağız. Cengiz bey 113 bin 394 TL'yi geri alıp arabayı da iade edecek. Yargıtay'ın bu kararı tüketici olan birçok mağdur için de emsal temsil edeceğinden dolayı onlar için de büyük müjde oldu" dedi.

İADE PARASIYLA YERLİ OTOMOBİL ALACAK

Kararın emsal niteliği taşıdığını belirten Cengiz Şahin de, otomobili 3 yıl önce sıfır kilometre olarak aldığı belirterek, "Kısa bir süre sonra otomobilin 'C' sütununda göçükler meydana gelmeye başladı. Bu konuda birçok kişi mağdurdu. Biz de bunu yargıya taşıdık, iyi ki de taşımışız. Yargıdan beklediğimiz sonuç da geldi, bizi haklı buldular. Sonuçlanan mahkemenin ardından paramızı alacağız. Avrupa otomobilden canım yandı. Fabrikasyon hatası çıktı. Bunun da arkasında durmadılar, sıkıntı yaşadık. Şimdi ise yerli otomobilimiz çıkıyor. Tanıtımını izledik, çok da beğendik. İade edilecek para ile yerli otomobil almak istiyorum. İnşallah kısa sürede piyasaya sürülür. Biz de yerli otomobilimize yatırımımızı yaparız, kendi malımızı kullanırızö diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Otomobilden görüntüler

-Cengiz Şahin'den görüntüler

-Otomobildeki göçükler

-Muhabir anonsları (Fatih TURAN)

-Şahin ve avukat Bayram'ın konuşmaları

-Detay görüntüler

Haber: Fatih TURAN KAMERA: Tolga SAĞLAM/TRABZON

Haber Kodu:  200103066

==========================

Otizmli Arda'nın gururu

Muğla'da, Okul Sporları Organizasyonu'nda Genç A Erkek Basketbol Final Grubu müsabakasında, otizme farkındalık oluşturmak için otizmli lise öğrencisi Arda Mardin (18) forma giydi. Takım arkadaşlarıyla mücadelede yer alan Mardin, "Bana bu imkanı sunan herkese teşekkür ediyorum. Çok mutluyum" dedi.

İl Milli Eğitim ile Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü iş birliğinde 2019-2020 Okul Sporları Organizasyonu düzenlendi. Menteşe Spor Salonu'ndaki eleme maçlarının ardından Genç A Erkek Basketbol Final Grubu maçlarına geçildi. Ula Hüseyin Ercan Ermaş Lisesi ile Ayşe Gülsevim- Ali Rüştü Kaynak Anadolu Lisesi arasında oynanan karşılaşmada duygusal anlar yaşandı. Ula ekibinde forma giyen 12'nci sınıf öğrencisi otizmli Arda Mardin, takımı ile sahaya çıktı. Sahada arkadaşlarıyla uyumu dikkat çeken Mardin, faul atışından takımına sayı kazandırmanın mutluluğunu yaşadı. Mardin'e Türkiye Basketbol Milli Takım forması hediye eden Muğla Gençlik ve Spor İl Müdürü Ömer İlman, "Takımın bir parçası olarak sahaya çıktı. Maçın içinde değil hayatın içinde yer aldı. Bu kardeşlerimizin gelecekte sporla iyi bir yerlere gelebilmesi önem taşıyor. Muğla'nın ilk Görme Engelliler Spor Kulübü'nü kurduk. Her gün engellilerimize yönelik çalışmalarımız sürüyor" dedi.

ARDA: BANA BU İMKANI SUNDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

Arda Mardin ise, "Bana bu imkanı sunan herkese teşekkür ediyorum. Maç biraz zorlu ve yorucuydu. Çok fazla sayı atamadım. Bitkin düştüm ve dinlendim. Karşılaşmada görev aldığım için mutlu oldum. Basketbolu seviyorum. Okulum dışında artan zamanlarımda, geziyorum ve spor yapıyorum. Maçta oynadığım için çok mutluyum" dedi.

Anne Zeynep Mardin (55), "Oğlum sabah evden çıkarken çok heyecanlıydı. Kendisini burada izlemek bize moral oldu. Eğitim ve emeğin önemini bir kez daha görmüş olduk. Emeği geçenleri yürekten kutluyorum" diye konuştu.

Baba Cemal Mardin (55) de böyle bir etkinliğe katılmanın kendileri için mutluluk verici olduğunu söyledi.

Mardin'in forma giydiği Ula Hüseyin Ercan Ermaş Anadolu Lisesi, rakibi Ayşe Gülsevim- Ali Rüştü Kaynak Anadolu Lisesi'ne 26- 107 mağlup oldu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

Arda Mardin'in maçta mücadele ederken görüntüsü

Mardin'in faul atışını sayıya çevirmesinden görüntü

Mardin'in yedek kulübesinde otururken görüntüsü

Muğla Gençlik ve Spor İl Müdürü Ömer İlman'ın Mardin'e Türkiye Basketbol Milli Takımı forması hediye etmesi

Muğla Gençlik ve Spor İl Müdürü Ömer İlman ile röp.

Arda Mardin ile röp.

Anne Zeynep Mardin ile röp.

Haber: Cavit AKGÜN - Kamera: Aykut KURT / MUĞLA,

Haber Kodu:  200103013

==========================

Onlarca milyonluk miras beklerken 1 milyon 600 bin liralık borç geldi

İzmir'de, yaklaşık 40 yıl annesiyle hukuk mücadelesi veren Recep Nişancı (54), emlak zengini iş insanı Turgay Nişancı'ya karşı açtığı babalık davasını kazandı. Yasal varis olan Recep Nişancı, babasının kendisine miras bırakmadığını öğrenince vasiyetnamenin iptali için bir dava daha açtı. Hukuk mücadelesi devam eden Recep Nişancı bu sırada gelen 1 milyon 600 bin TL'lik borç tebligatıyla şok yaşadı. Turgay Nişancı'nın diğer çocuklarının çektiği kredi borçlarının, Recep Nişancı'nın yasal varis olması nedeniyle ödemekle yükümlü tutulduğu ortaya çıktı.

Seferihisar'ın eski belediye başkanı Hamit Nişancı'nın arazi zengini olan babası Turgay Nişancı, 1964 yılında bekarken, o tarihte 17 yaşında olan M.S. adlı genç kız ile iddiaya göre, ilişkiye girdi. M.S., ticaret ve çiftçilikle uğraşan Turgay Nişancı ile 'evlenme vaadiyle' ilişkiye girdiğini, bu ilişkiden de hamile kaldığını belirterek, Seferihisar Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Ancak savcılık Nişancı hakkındaki şikayetin, 6 aylık yasal süre içinde yapılmadığını belirtip, başvuruyu reddetti.

Bunun üzerine M.S. doğurduğu erkek bebeğin adını 'Yüksel' koyup, kendi nüfusuna kaydettirdi. M.S., bebeğinin nüfus kaydındaki baba hanesine isim yazdırmak için 6 Ağustos 1965'te yeniden Turgay Nişancı'ya karşı babalık davası açtı ve 150 TL nafaka talep etti. O dönemde DNA testi henüz bulunmadığı için dava kapsamında 'Yüksel' bebekten alınan kan örneği ve Turgay Nişancı'dan alınan kan örneği Adli Tıp Kurumu'nda incelendi. Verilen raporda da 'Yüksel' bebeğin babasının Turgay Nişancı olabileceği bildirildi. Ancak tanık ve başka delil bulunamadığı gerekçesiyle Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesi davayı reddetti.

İş insanı Turgay Nişancı'nın, çocuğunun babası olduğunu ispatlamaya çalışan M.S., bu kez Yargıtay'a başvurdu. Yargıtay 2'nci Hukuk Dairesi de yerel mahkemenin verdiği kararı, 20 Kasım 1965'te onadı.

40 YIL SONRA YENİDEN DAVA

M.S. oğlunu büyüttü ve bir evlilik yaptı. Taksicilik yapan Yüksel de baba oldu. Annesi M.S.'nin açtığı babalık davalarını kaybetmesi nedeniyle yıllarca üzüntü çeken Yüksel, iş insanı Turgay Nişancı ile görüşmeye başladı. Nişancı'nın maddi yardımda da bulunduğu Yüksel, Yargıtay'ın reddettiği davayı yeniden açmak için pek çok avukat ile görüştü ancak hep olumsuz yanıt aldı. Son olarak da avukat Varol Turbay'a gitti. Dosyayı inceleyen Varol Turbay, 40 yıl önce verilen kararı Yargıtay'ın taraflara tebliğ etmediğini görünce davanın yeniden görülmesi için çalışmaya başladı.

Avukat Turbay, Yargıtay 2'nci Dairesi Başkanlığı'na sunulmak üzere 13 Nisan 2005'te Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesi'ne 'yargılamanın iadesi' talepli dilekçe verdi. 2'nci Hukuk Dairesi de başvuruyu kabul etti.

DNA TESTİ GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARDI, YASAL VARİS OLDU

Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yeniden açılan davada, Adli Tıp Kurumu'nda yapılan DNA testi sonucunda, Turgay Nişancı'nın, Yüksel'in babası olduğu ortaya çıktı. Turgay Nişancı 2006'da verilen karara, Yargıtay'a başvurarak, itiraz etti. Dava dosyası, 2 kez eksik yazışmalar nedeniyle usulden bozuldu. Son temyizde ise Yargıtay, Turgay Nişancı'nın Yüksel'in babası olduğu yönündeki kararı onadı. Kararın ardından Yüksel ismini 'Recep Nişancı' olarak değiştirdi ve Turgay Nişancı'nın yasal varisi oldu.

YÜKSEL, 'RECEP NİŞANCI' OLDU,  VASİYETİ İPTAL ETMEK İÇİN DE DAVA AÇTI

Recep Nişancı (Yüksel) avukatı Varol Turbay ile birlikte 2014 yılının mayıs ayında da 'yaşlılığa bağlı sebeplerden ve manevi baskılardan ötürü mallarını kötü yönettiği' gerekçesiyle Turgay Nişancı'ya karşı Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi'nde ikinci bir dava açtı. Bu davada Dokuz Eylül Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'ndan alınan raporda ise Turgay Nişancı'ya 'erken demans' tanısı konuldu. Mahkeme, Turgay Nişancı'nın kısıtlanmasına ve kendisine bir yıl süreyle yasal danışman atanmasına karar verdi. Davanın itiraz süresi devam ederken, Turgay Nişancı vefat etti.

Turgay Nişancı'nın ölümünün ardından Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi'nde 2006 ve 2016 yıllarında 2 vasiyetname hazırlandığı ortaya çıktı. Vasiyetnamelerde, Recep Nişancı'ya mirastan pay verilmediği belirlendi. Bunun üzerine Recep Nişancı ve avukatı, geçen yıl Seferihisar Sulh Hukuk Mahkemesi'ne vasiyetnamenin iptali için dava açtı.

ONLARCA MİLYONLUK MİRAS BEKLERKEN, BORÇ ÇIKTI

İptal davası sürerken, Recep Nişancı bir bankadan evine gelen 1 milyon 600 bin TL'lik borç tebligatı ile büyük şaşkınlık yaşadı. Recep Nişancı, Turgay Nişancı'nın diğer çocuklarının kurduğu şirket üzerinden bankadan kredi çekildiğini, bu krediler için de Turgay Nişancı'ya ait bazı arazilerin ipotek edildiğini, yasal varis olması nedeniyle söz konusu borcu ödemekle yükümlü tutulduğunu öğrendi.

RECEP NİŞANCI: HAKKIMI ARARKEN, BORÇ ÇIKTI, MİRAS ALAMADIM

DHA muhabirine konuşan Recep Nişancı, "Hakkımı ararken 1 milyon 600 bin liralık borçla karşılaştım. Banka haciz kararı alsa evim, işim her şey elimden gidecek. Bu borcun yapılmasında hiçbir katkım olmadığı gibi, hakkım olan mirası da alamadım. Çünkü babamın diğer çocukları bana hakkım olanı vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu yaşımdan sonra bu kadar borçla karşılaştığım için ailecek hepimiz çok üzüldük" dedi.

Nişancı, kendisine mirastan hiçbir pay bırakılmamasına itiraz ettiğini ve dava açtıklarını belirterek, "Babama ait 12 arazi elden çıkarılmış. Kalan diğer arazilere de tedbir kararı aldırdık, onların kaçırılmasını engelledik. Beni neden bu kadar uğraştırıyorlar? Herkes hakkı olan ne varsa alsın ve işine gücüne baksın. Babamın mezarda kemiklerini sızlatıyorlar. Babam korkusundan, torununun sünnetine bile gelemedi. Bu çilelerin artık son bulmasını istiyorum" diye konuştu.

AVUKAT TURBAY: VASİYETNAMENİN İPTALİ İÇİN BİRÇOK SEBEP MEVCUT

Avukat Varol Turbay ise, vasiyetnamenin iptali davasının devam ettiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Vatandaşlarımız, vasiyetnamenin iptal edilebilmesi konusunda yeterli bilgi sahibi değil. Bir kere, iptal sebepleri medeni kanunda açıkça yazılıdır. Buna göre, vasiyetçi vasiyet işlemini yaptığı sırada akli melekeleri yerinde değilse ve bu kanıtlanırsa vasiyetname iptal edilir. Bizim, dosyamız Ankara Adli Tıp Kurumu 4'üncü İhtisas Dairesi'ne gönderilecek, orada rapor tanzim edilecek. Akli melekelerinin yerinde olmadığına dair rapor gelirse yine vasiyetname iptal edilebilir. Bir diğer iptal sebebi de vasiyetnamenin manevi cebir yoluyla yaptırılması. Bu kanıtlanırsa yine vasiyetname iptal edilebilir. Bizim somut olayımızda, iki adet vasiyetname söz konusu, şayet iki vasiyetname arasında çelişki varsa önceki vasiyetname yasa gereği geçersiz kalıyor. Yine, vasiyetname tanzim edildikten sonra vasiyetçi, vasiyet ettiği malları satar ya da farklı tasarruflarda bulunursa yine vasiyetname iptal edilebilir. Tüm ihtimalleri göz önünde tutuyoruz ve çalışmalarımızı bu yönde yapıyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Recep Nişancı ile röportaj

-Avukat Varol Turbay ile röportaj

-Genel ve detay görüntü

Haber: Davut CAN - Kamera: Tekin GÜRBULAK / İZMİR,

Haber Kodu:  200103032

==========================

Hobi olarak başladığı süs tavuklarını ihraç ediyor

Aksaray'da boru imalatı yapan fabrikada asgari ücretle çalışan Murat Yalçın (39), 3 yıl önce hobi olarak beslemeye başladığı süs tavuklarını Azerbaycan, Irak, Rusya, Almanya, Bulgaristan ve Arap ülkelerine satıyor. Birer tavuk ve horoz yetiştirerek bu işe başladığını belirten Yalçın, "Aldığım yumurtaları ve yavruları değerlendirdim. Kuluçka makinesi yaparak civciv çıkarıp sattım. Kazandığım parayla da farklı tarz tavukları getirdim. Şu ana kadar 100 tavuk ihraç ettim" dedi.

Aksaray'da oturan 2 çocuk babası Murat Yalçın, beslediği güvercinlerin sürekli hırsızlar tarafından çalınması üzerine bu kez de hobi olarak süs tavuğu yetiştirmeye başladı. Birer tavuk ve horoz besleyen Yalçın, daha sonra yetiştirdiği yeni tavuk ve yumurtalarla, evinin bahçesini çiftliğe dönüştürüp, süs tavuğu üretmeye başladı.

50 TAVUĞU OLDU

Farklı ırk ve türe sahip süs tavuğu yetiştirip sattığını belirten Yalçın, şunları söyledi:

"Bu işe ilk olarak bir ırkla başladım. Ondan aldığım yumurtaları ile yavruları değerlendirdim. Kuluçka makinesi yaparak civciv çıkarıp sattım. Kazandım parayla da farklı tarz tavukları getirdim. Bütçelerini de kendileri sağlamış oldu. Maaşımdan bir para ayırmadım. Hep kendi kendilerini amorti ettiler. Fiyatları ise cinsine göre 350 ila 2 bin TL arasıdır. Yumurtalar ise 10 TL ila 25 TL arası değişiyor. Sezonda 4 -5 ay gelir getiriyor. Bir çift tavuktan gelir elde ederek 17 farkı ırktan 50 tane tavuğum oldu."

Bazı türlerin iriliği ve kilosuyla dikkat çektiğini belirten Yalçın, "Light brahma türü horoz 14 kiloya, tavuk ise 8 kiloya kadar çıkabiliyor. Normal bir köy tavuğunun 3-4 katı yüksekliğine kadar ulaşabiliyorlar. Bunun yanında Osmanlı saraylarından günümüze kadar gelmiş yerli ve milli ırkımız  'sultan tavuklarımız' var. Bu tavuklarımızın ayakları bilezikli ve tavuk federasyonları tarafından tescilli tavuklar. Cüce koşin, frizzle ve Denizli türü tavuk ve horozlarımız var. Araucana tavuğumuz ise mavi yumurta yapıyor ve ülkemizde yaygınlaştı" diye konuştu.

TAVUKLARI İHRAÇ EDİYOR

Her tür tavuğu ayrı kümeslerde barındırdığını belirten Yalçın, "Tavuklara, Azerbaycan, Irak, Rusya, Almanya, Hollanda, Bulgaristan, Arap ülkeleri ve yurt genelinden talep var. Şu ana kadar 100 tavuğu ihraç ettim. Özellikle Arap ülkeleri tercih ediyor. Adana ve Hatay'daki arkadaşlarım sayesinde ihracatı gerçekleştiriyoruz." dedi.

Yalçın, yetiştirdikleri tavuklar sayesinde de 2 kızının da şimdiden hayvanları sevmeye alıştığını kaydetti. Asgari ücretli bir işte çalıştığı içinde süs tavuk yetiştiriciliğinden ek gelir elde ettiğini ifade eden Yalçın, "4 kişilik bir aileyiz. Asgari ücretle geçinmek zor. Çünkü çocuklarımın okul ve servis masrafları da var. Ek gelir olarak tavukları yetiştiriyoruz. 'Bal tutan parmağını yalar' atasözümüzde olduğu gibi, biz de ailecek bu tavukları elimizde tuttuğumuz sürece bundan ek gelir elde edeceğiz. Benim gibi birçok kişide tavuk beslemeye başladı. Bu hobi işine girmeleri nedeninin başında ek gelir geliyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Tavuklardan detay

-Tavuklara yem vermesi

-Çocuklarının tavuklarla ilgilenmesi

-Yalçın röp.

Haber- Kamera: Erkan ALTUNTAŞ AKSARAY

Haber Kodu:  200103014

==========================

Siyah Devrim otomobilinin 58 yıllık sırrı

Eskişehir'de, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla 129 günde üretilen ilk yerli 4 otomobilden, 29 Ekim 1961 tarihindeki Cumhuriyet Bayramı törenlerinde benzini olmadığı için yolda kalan siyah renkli makam otomobili 58 yıldır yapılan araştırmalara rağmen bulanamadı. Devrim otomobili projesinin atölyesinde 24 yıl çırak olarak çalışan ve müzesinin tasarımcısı olan Cezmi Karasu (62), hurda işlemi gördüyse bile bunun bilinmesi gerektiğini ifade ederek, "1961 yılından bu yana nerede olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi yok. Şu ana kadar ki araştırmalarımızda da sağlıklı bilgiye ulaşamadık. Dileriz arabayı 1961 ve sonraki süreçte sağlıklı ve bütün halde gören birileri ortaya çıkarö dedi. Otomobillerin üretildiği TÜLOMAŞ fabrikası yetkilileri de yapılan araştırmalara rağmen siyah otomobile ilişkin herhangi bir ize rastlanmadığını ifade etti.

Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, 1961'de ilk yerli otomobil üretilmesi talimatı üzerinde şimdiki adı Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş. (TÜLOMSAŞ) olan Eskişehir Demiryolu Fabrikaları'nda 48 mühendis ve 200'e yakın işçi projeye dahil edildi. Büyük gizlilikle yürütülen çalışmaların ardından 129 günde o dönem 'Siyah', 'Beyaz', 'Mavi Boncuk' ve 'Gecekondu' isimleri verilen 4 otomobil üretildi. Bunlardan 3'ü beyaz renkli iken, biri ise makam otomobili olarak tasarlanarak siyaha boyandı. 29 Ekim 1961 yılında Cumhurbaşkanı Gürsel'e sunulmak ve resmi geçit töreninde yer alması için beyaz ve siyah renkli otomobiller trenle Ankara'ya götürüldü. Siyah renkteki 2 numaralı Devrim'in son kat boyası ancak 28 Ekim akşamı tamamlandı. Pasta ve cilası ise Ankara'ya sevk edilirken gece trende yapıldı. Buharlı lokomotiflerle çekilen trende bacadan sıçraması muhtemel kıvılcımlardan ötürü güvenlik önlemi olarak benzin depoları boşaltıldı.

YOLDA KALINCA SERİ ÜRETİME GEÇİLEMEDİ

29 Ekim 1961 yılında meclisin önüne getirilen 2 otomobilden siyah olanına dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel bindi. Anıtkabir'e gidecek siyah otomobil yaklaşık 100 metre ilerledikten sonra durdu. Benzini bittiği anlaşılan otomobil bir süre Ankara Garı'nda sergilendi. Kamuoyunda oluşan 'yolda kaldı' etkisi nedeniyle Devrim otomobilleri seri üretime geçemedi. Cumhurbaşkanı Gürsel'i taşıyan beyaz otomobil ise İstanbul'da İstiklal Caddesi'nde halka gösterilerek dolaştırıldıktan sonra Eskişehir'deki TÜLOMSAŞ tesislerine getirildi.

SİYAH OTOMOBİL, 58 YILDIR KAYIP

TÜLOMSAŞ tesislerinde üretilen 3 beyaz otomobilden biri üretim aşamasında atölyede yanarken, biri ise muhafaza edildiği depoda kontrolden çıkmış forklift kazası sonucu hurdaya ayrıldı. Üçüncü otomobil ise 29 Ekim törenlerinin ardından getirildiği tesislerde 2018 yılında kurulan müzede camlı kabinde sergilenmeye başladı. 29 Ekim törenlerinde benzini bittiği için yolda kalan siyah Devrim otomobili ise şu ana kadar yapılan tüm çalışma ve aramalara rağmen bulunamadı.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tarih Bölümünde doktora öğretim üyesi ve Devrim Arabaları Müzesi Tasarımcısı Cezmi Karasu (62), siyah otomobilin nerede olduğunun tam bir muamma olduğunu söyledi. Üç beyaz otomobilden birinin hala müzede sergilendiğini anlatan Karasu, şöyle konuştu:

"İlk yapılan Devrim otomobilinin atölyede yangını biliyoruz. Siyah Devrim otomobili ise bir muamma. Elimizde kalan iki beyaz renkli araçtan biri fabrikada emniyet tesisatı olarak adlandırılan yerde muhafaza edilirken, o dönem ustalarından aldığım bilgilere göre bir gece vardiyasında kontrolden çıkmış forklift giriyor. Onun parça müzede sergilenmekte olan krank mili, motor bloğu da o araçtan tedarik edilmiş parçalar. Böylelikle üç açık renkli otomobilin akıbeti hakkında bilgimiz var. Fakat siyah Devrim otomobili konusundaki bilgisizliğimiz maalesef çok ileri düzeyde. Çünkü 29 Ekim 1961'den sonrasına ait siyah Devrim otomobilinin fotoğrafı ya da bilgisi şu ana kadar yok. Diğer araçlar geldiler, bu tesislerde yan yana fotoğraf çekildiler. Halkın daha çok bilgi sahibi olması için 29 Ekim törenlerinden sonra siyah otomobil Ankara'da, beyaz otomobil İstanbul'da teşhir edildi. Beyaz otomobilin İstiklal Caddesi'nde fotoğrafı var, daha sonra tesislere geri döndü. Ama siyah otomobil için herhangi bir bilgimiz yok."

'RİVAYETLERİ ÇOK AMA NEREDE OLDUĞU BİLİNMİYOR'

TÜLOMSAŞ tesisleri bünyesinde 1970'te kurulan Çırak Okulu'nda 24 yıl çalışanlardan Cezmi Karasu, siyah renkli otomobilin törenlerin ardından kısa bir süreliğine Ankara Garı'nda teşhir edildiği ifade ederek, "Çeşitli rivayetler var. Oradan sonra bir hurda işlemimi gördü? Bir koleksiyoncuya mi gitti? Bunu bilmiyoruz. 1961 yılından bu yana nerede olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi yok. Şu ana kadar ki araştırmalarımızda da sağlıklı bilgiye ulaşamadık. Dileriz arabayı 1961 ve sonraki süreçte sağlıklı ve bütün halde gören birileri ortaya çıkar. Araba hakkında bilgi verir. İnsanlar diyorlar ya 'öldüyse de öldüğünü bilelim.' Bilemiyoruz, hurda işlemi yapıldıysa bile onu da bilsek iyi olur diye düşünüyorum. Devrim otomobili müzesinde de dikkatimizi çeken şudur ki siyah aracın, Ankara'daki törenlerde çekilmiş fotoğrafı dışında herhangi bir fotoğrafı bulunmuyor. Siyah otomobil son gün ucu ucuna yetiştirilip götürülen iki araç arasında ama Ankara'daki 1961 yılı 29 Ekim sonrasına ilişkin görüntü ve bilgi yok" diye konuştu.

TÜLOMSAŞ yetkilileri de beyaz otomobillerin akıbetinin bilindiğini ancak siyah otomobille ilgili yapılan araştırma ve incelemelere rağmen şu ana kadar bir ize rastlanmadığını ifade etti.

2018 YILINDAN BU YANA 300 BİN KİŞİ ZİYARET ETTİ

Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla yapılan 4 yerli araçtan geriye kalan tek örnek olan beyaz renkli Devrim otomobili, 2018 yılından bu yana TÜLOMSAŞ müzesinde sergileniyor. Bahçedeki cam kabin içinde bulunan otomobili görmeye, sergilenmeye başladığı tarihten bu yana 300 bin kadar ziyaretçi geldi. Eskişehir'e gelen yerli ve yabancı turistlerin yoğun olarak ziyaret ettiği Devrim otomobilinin yapılışı kadar hala çalışır durumda olması da dikkat çekiyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Devrim otomobili müzesi

-Müzedeki parçalar ve fotoğraflar

-Muhabir Engin ÖZMEN Anons

-Müzeden detaylar

-Cezmi Karasu ile röp.

-Devrim otomobili

-Hareket halindeki görüntüsü

-Devrim otomobilinin dışından ve içinden detayları

-TÜLOMSAŞ fabrikası görüntüleri

-Genel görüntüler

Haber-Kamera: Engin ÖZMEN-Hakan TÜRKTAN/ESKİŞEHİR,

Haber Kodu:  200103033

==========================

Şarköy Metropoliti: Manastır ve kiliselerin restoresi iki ülke arasında köprü olacak

Fener Rum Patrikhanesi'nin Tekirdağ'ın Şarköy ilçesine atadığı metropolit Amfilohios, bölgedeki kilise ve manastırların restore edilmesi için çalışmaların sürdüğünü belirterek, "Yunanistan ve Türkiye arasındaki turizm ve ekonomik açıdan gelişme sağlamak amacıyla bu bölgedeki eski manastır ve kiliselerin tekrar tamir edilmesi iki ülke arasında çok güzel bir köprü olacaktır" dedi.

Fener Rum Patrikhanesi, Ekim ayında, daha önce Yeni Zelanda'da görev yapan Amfilohios'u Şarköy metropoliti olarak atandı. Fener Rum Patriği Bartholomeos'un da katıldığı törenle görevine başlayan Amfilohios, Hoşkoy Mahallesi'nde biri müstakil ev alarak çalışmalarını sürdürüyor. Müstakil evin bir katını ibadethaneye çeviren Amfilohios, yardımcısı ve bir rahiple birlikte özellikle Yunanistan ve Bulgaristan'dan gelenlerle birlikte ayin yapıyor.

Hoşköy Mahallesi'nde 1865'te yapılan ve restore edilmesi için çalışmaların sürdüğü St. İoannis Theologos Manastırı başta olmak üzere bölgedeki kiliselerin onarımı için çalışmaların sürdüğünü söyleyen Amfilohios, tarihi yapıların restore edilmesi halinde Yunanistan ve Türkiye arasında turizm ve ekonomik açıdan gelişme sağlayacağını söyledi.

Metropolit Amfilohios, "Fener Rum Patrikhanesi tarafından bu bölgede bulunan kutsal kiliseler ve manastırlar yüzünden buraya metropolitlik atanmıştır. Bu sebeple bu bölgedeki yaşanan eski tarihi olayların metropolitlik tarafından tekrardan korunma altına alınmak istenmesi Yunanistan ve Türkiye arasındaki turizm ve ekonomik açıdan gelişme sağlamak amacıyla bu bölgedeki eski manastır ve kiliselerin tekrar tamir edilmesi iki ülke arasında çok güzel bir köprü olacaktır. Bu şekilde kiliselerin ve manastırların tamir edilmesiyle tekrardan bir dostluk ve ekonomik açıdan gelişme sağlanacağı beklenmektedir. Benim en büyük arzum budur" dedi.

Metropolit Amfilohios, Türkçe dilini çok sevdiğini belirterek, öğrenmek için çalıştığını ve ileriki günlerde daha iyi Türkçe konuşacağını söyledi.

METROPOLİT NEDİR?

Hristiyanlığın Ortodoks mezhebinde, patrikten sonra gelen ve bir bölgenin din işlerinde en yetkili makamda bulunan din adamı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Metropolit Amfilohios'tan görüntü

-Eşyalardan görüntü

-Ayin yapılan yer

-Metropolit Amfilohios ile röp.

-Restore edilmesi bekleyen kilise

-Muhabir Mehmet Yirun anons

-Kiliseden detaylar

Haber-Kamera: Mehmet YİRUN-Nuri ÇAĞLAR/ŞARKÖY (Tekirdağ),

Haber Kodu:  200103038

==========================

Evlilik vaadiyle 95 bin lira dolandırıldı

İzmir'de yaşayan Derya Çiftçi (52), evlenme niyetiyle komşusunun tanıştırdığı Haşim Y. (40) tarafından dolandırıldığı iddiasıyla şikayetçi oldu. Çiftçi, elden ve kredi çekerek verdiği paranın, 95 bin lirayı bulduğunu belirterek, "Demet ve Haşim'e sesleniyorum. Siz benim yetim oğluma acımadınız. Ben size ne yaptım, ben paramı istiyorum" dedi.

İzmir'in Menderes ilçesinde oturan 1 çocuk annesi Derya Çiftçi, 8 yıl önce eşini kaybetti. Çiftçi, 2 yıldır komşusu olan Demet Y.'nin kayınbiraderi Haşim Y. ile geçen eylül ayında evlenme niyetiyle tanıştırıldı. Tanıştıktan 25 gün sonra Haşim Y., iddiaya göre Muş'taki tarlasını satmak için tapu işlemlerini halletmek amacıyla Derya Çiftçi'den 15 bin TL göndermesini istedi. Komşusu Demet Y.'nin 'Haşim çok güvenilir, çok iyi bir insandır. Nasıl olsa evleneceksiniz. Sen parayı gönder. O sana misliyle ödeme yapar' demesinin ardından Çiftçi, ilk olarak 15 bin TL, ardından kredi çekip 25 bin TL daha gönderdi. Çiftçi, bunun yanı sıra çeşitli zamanlarda 25 bin TL'ye yakın para gönderdi. Bir süre önce Çiftçi'nin parayı geri istemesi üzerine Haşim Y., kadının telefon numarasını engelledi. Derya Çiftçi, evlenme vaadinde bulunup dolandırdığı iddiasıyla Haşim Y. hakkında suç duyurusunda bulundu.

95 BİN LİRAYI BULDU

Derya Çiftçi, "Demet Y. ve eşi Seyithan Y., bana Haşim'in çok güvenilir ve dürüst birisi olduğunu söyledi. Bir süre arkadaşlık yaptıktan sonra evlilik kararı aldık. Ekim ayında bana Muş'ta tarlası olduğunu, satışı için masrafları olduğunu söyledi ve para talep etti. Elden ve kredi çekip banka üzerinden para gönderdim. Kredi faizleriyle birlikte yaklaşık 95 bin TL verdim. Buna ilişkin dekontlarım var. Ben bu paraları hem birikimimden hem de kredi çekerek verdim. Nikah işlemleri için kimlik fotokopilerimi de gönderdim. Nikah işlemi yapılmadı. Paramı isteyince beni engelledi. Haşim'in evli ve çocuk sahibi olduğunu öğrendim. Beni dolandırdığı için televizyon programına çıktım. Bu dolandırıcılık olayıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na ve İzmir Menderes'te başsavcılığa şikayetçi oldum" diye konuştu.

'BENİ ÖLDÜRECEĞİNİ SÖYLEDİ'

Evlilik vaadiyle kandırılıp dolandırıldığını anlatan Derya Çiftçi, "2 aydır kredi parası maaşımdan kesiliyor. Emekli olduğum halde aylık da alamıyorum. 17 yaşındaki oğlum da ben de parasız kaldım. Haşim beni 2 hafta önce arayarak tehdit etti. O beni engellediği için ben arama yapamıyorum. İran'da olduğunu söyleyerek benden bilet parası istedi, yanıma geleceğini söyledi. Ben de 'Bana borcunu ödemedin, benden nasıl para istiyorsun' dedim. Küfür ve hakaret edip telefonu kapattı. Beni öldüreceğini söyledi. Ben de korktuğum için bir arkadaşımın yanına sığındım" diye konuştu.

'BEN SİZE NE YAPTIM'

Haşim Y.'nin başka kişileri de dolandırdığını iddia eden Çiftçi, "Haşim'in benim gibi dolandırdığı kişiler varsa onlar da ortaya çıksın. Ben onu deşifre ettim onlar da etsin. Bir daha kimseyi bu şekilde dolandırmasınlar. Evlenme vaadinde bulunan kişi en yakını olsa bile hiç kimse kanmasın. Demet ve Haşim'e sesleniyorum. Siz benim yetim oğluma acımadınız. Ben size ne yaptım, ben paramı istiyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Derya Çiftçi Haşim Y. ile çektirdikleri fotoğrafların görüntüsü

-Derya Çiftçi DHA muhabirine bilgi verirken görüntüsü

-Derya Çiftçi evrakları gösterirken görüntüsü

Haber: Aslı DURAN- KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,

Haber Kodu:  200103046

==========================

Tek tırnaklı hayvanlara mikroçiple takip

Tarım ve Orman Bakanlığı'nca başlatılan proje kapsamında at, eşek ve katır gibi tek tırnaklı hayvanlar, yılbaşından itibaren boyunlarına uygulanacak mikroçiple kayda geçirilerek, takip edilecek. Manisa Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk, tek tırnaklılar için ayrıca kimlik belgesi düzenleneceğini söyledi. Eşek sütü üreticisi Türkan Eğriboyun ise projenin faydalı olacağını belirtti.

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından tek tırnaklı hayvanların kayda geçirilmesi, hastalıklarının takip edilebilmesi ve hareketlerinin izlenilebilmesi için 31 Aralık'tan itibaren mikroçiple takip edilmesi kararlaştırıldı. Proje kapsamında tek tırnaklı hayvancılık işletmeleri belirlenerek, buralardaki hayvanlara kimlik belgesi çıkarılıp, mikroçip yerleştirilecek. Böylelikle Tarım ve Orman Müdürlüğü yetkililerince uzaktan izlenebilecek hayvanlara olası olumsuz durumda müdahale edilebilecek. Kimliklendirilmeyen ve kimlik belgesi veya veteriner sağlık raporu bulunmayan ya da belgesinde yanlış bilgi bulunan tek tırnaklıların, hayvan satış yerlerine girişine izin verilmeyecek. Satış yerlerine kimliklendirilmemiş tek tırnaklının getirilmesi durumunda hayvan sahibine, idari para cezası uygulanacak.

'KAYDA ALACAĞIZ'

Tarım ve Orman İl Müdürü Metin Öztürk, yakın zamanda bakanlıktan gerekli yazının geldiğini belirterek, "Tek tırnaklı hayvanların izlenmesi, gözetlenmesine dair yönetmelik 2018 yılında yayımlanmıştı. 31 Aralık 2019 tarihi itibarıyla bu yürürlüğe girecek. 31 Aralık tarihi itibarıyla ülkemizdeki tek tırnaklı hayvanları kayda almaya başlayacağız. Mikroçipler tek tırnaklı hayvanların boyunlarının sol kısmından deri altına enjekte edilecek. Tek tırnaklı hayvanlar bu mikroçiple hayatını devam ettirecek. Daha sonra bizde kalacak olan bir cihazla her hayvanı ayrı ayrı takip edebileceğiz. Gözlemleyerek, bir sorun olduğunda yetiştiricilerimizle iletişime geçeceğiz ya da biz müdahale edeceğiz. Yönetmelikte ayrıca kimlik belgemiz var. Düzenlenecek tek tırnaklı kimlik belgesinde hayvanın özel yaşam numarası, mikroçip kodu, cinsiyeti, türü, doğum tarihi ve yeri gibi bilgiler bulunacak. Kimliğe hayvanın eşkali, işaret ve nişaneleri de kaydedilecek" dedi.

'ÇOK İYİ DÜŞÜNÜLMÜŞ PROJE'

Yurt dışındaki arkadaşlarının teşvikiyle 9 yıl önce eşek sütü üretimine başladığını anlatan, evli ve 2 çocuk annesi Türkan Eğriboyun (50) ise mikroçip uygulamasının bir an önce başlamasını beklediklerini söyledi. Eğriboyun, "Doğayı ve hayvanları çok sevdiğimden ve arkadaşlarımın da tavsiyesiyle başladığım işimde her gün geçtikçe ilerleme sağlıyorum. Bunda devletimizin emeği çok büyük. Bizlere vermiş oldukları destekler, teşvikler var. Şimdi bunlardan biri de 31 Aralık'tan itibaren başlayacak olan mikroçip uygulaması. Henüz bize resmi kaynaklardan gelen bir bilgi yok ama hayvanlarımıza mikroçip takılacakmış. Bu çok iyi düşünülmüş, bizler için faydalı olacak bir proje" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

Eşek çiftliğinden görüntü

Eşek sütü üreticisi Türkan Eğriboyun ile röp.

Manisa İl Tarım ve Orman Müdürü Metin Öztürk ile röp.

Mikroçip izleme cihazı ve tek tırnaklı hayvanlar için verilecek kimlik belgesinden görüntü

DHA Muhabiri Cemil Seval'in anonsu

Genel ve detay görüntüler

Haber - Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA,

Haber Kodu:  200103028

==========================

Esnafın telefonun hattını ele geçirip, 76 bin TL dolandırdılar

Hatay'ın İskenderun ilçesinde, esnaf Mehmet Dal'ın cep telefonu hattını kendi üzerlerine devreden dolandırıcıların, sahte ehliyetle bankadan adına 50 bin TL kredi çekip, kredi kartındaki 26 bin TL'yi de internet üzerinden alışveriş yaparak harcadığı ortaya çıktı.

İskenderun ilçesinde 5 çocuk babası Mehmet Dal'ın cep telefonuna hattının başka bir operatöre nakledildiğine yönelik mesaj geldi. Mesajın ardından şüpheye düşen Dal, nakil işlemeni iptal etmek için ilgili şirketin müşteri temsilcileriyle görüştü ancak kendisinden yazılı dilekçe istendi. Dilekçe yazıp itiraz eden Dal, bu sırada telefon numarasının başka bir isme devredildiğini öğrendi. Hattın, sahte ehliyetle dolandırıcıların adına geçirildiğinin tespit edilmesi üzerine Dal, savcılığa şikayette bulundu. Dolandırıcılara devredilen hat kapatılıp, tekrar Dal'a verildi.

KREDİ KARTINI BOŞALTMIŞLAR

Aradan 2 gün geçtikten sonra özel bir banka şubesinden aranan Dal'a banka görevlileri, kredi ve kredi kartı talebinde bulunup, bulunmadığını sordu. Herhangi bir talepte bulunmadığını belirten Dal'a banka görevlileri şubeye uğraması gerektiğini söyledi. Bankaya giden Dal, dolandırıcıların kendi adına düzenlediği sahte ehliyetle 50 bin TL kredi çektiğini, kredi kartındaki 26 bin TL'yi de harcandığını öğrenince bir kez daha şikayetçi oldu. Bu durum nedeniyle psikolojik olarak çok kötü durumda olduğunu anlatan Dal, "50 bin lira ihtiyaç kredisi ve 26 bin liraya yakın da kredi kartımdan para almışlar" dedi.

'KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI ÖNEMLİ'

Mehmet Dal'ın avukatı Deniz Can Kızıl, müvekkilinin kendi isteği olmaksızın kimlik doğrulamasının yalnızca bir fotokopi üzerinden yapılmasının ardından yaşadığı mağduriyetin günümüz koşullarında çok önemli olduğuna dikkat çekti. Avukat Kızıl, "Müvekkilimizin önce operatörle olan bağı kesiliyor, bankacılık online işlemlerinde, kredi işlemlerinde ve birçok işlemde telefon doğrulaması kullanıldığından telefonu da eline geçiren dolandırıcılar, çok rahat bir şekilde diğer banka işlemlerini de yapabiliyorlar. Bu kredi veya banka kartlarını kötüye kullanım suç. Ehliyetin üzerine suçluların fotoğraf koyup, yeni bir ehliyet yaratmalarından dolayı 'resmi belgede sahtecilik' suçu, bir de dolandırıcılıkta banka veya kredi kuruluşlarını aracı kullanmaktan 'nitelikli dolandırıcılık' suçları somut olayda vuku buluyor. Biz gerekli suç duyurularını yaptık. Bankaların nezdinde imzalanan kredi sözleşmelerinde müvekkilin imzası olmadığı için bunlarla ilgili haklarımızı saklı tutmak üzere hukuk davalarımızı açtık" diye konuştu.

'VATANDAŞLAR DİKKAT ETSİN'

Avukat Kızıl, yaşananların vatandaşların dikkat etmesi gereken çok önemli bir unsur olduğuna da sözlerine eklerken, şunları kaydetti:

"Bu olayda vatandaşın ehliyeti bir şekilde kötü niyetli 3'üncü şahısların eline geçmiş ve bu kimlik de olabilirdi, pasaport da olabilirdi. Kimliğimizi veya ehliyetimizi hangi kurumlara verdiğimizi, bunun neden istendiğini sorgulamamız gerekiyor. Şu anda biz müvekkilin ehliyetinin onun isteği dışında elinden nasıl çıktığını bilmiyoruz. Ehliyet fotokopimizi verdiğimiz ilgili tüzel kişiliklere ve kurumlara da başvuracağız. Ehliyetin o kişi veya kurumlardan çıkıp çıkmadığının tespiti ile ilgili de ilerleyen günlerde Kişisel Verileri Koruma Kurumu'na da gerekli başvuruyu yapacağız. Bu bağlamda artık bankaların yalnızca telefon doğrulaması şeklinde değil başka kimlik doğrulama yöntemlerini kullanması gerekliliğini de görüyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Esnaf ile avukat evraklar incelerken

-Esnaf Mehmet Dal'ın konuşması

-Mehmet Dal, adına çekilen kredinin ödeme taksitlerini gösterirken

-Avukat Deniz Can Kızıl'ın olayla ilgili açıklaması

SÜRE: 05'46"  BOYUT: 261 mb

Haber-Kamera: Ufuk AKTUĞ/İSKENDERUN(Hatay),

Haber Kodu:  200103031

==========================

Yağmur dindi, tarlalardaki sular çekilmedi

Adana'da, geçtiğimiz hafta etkili olan kuvvetli sağanak nedeniyle göle dönen 200 bin dönüm tarım arazisindeki suları tahliye etmek için Devlet Su İşleri'ne (DSİ) ait iş makineleri, 10 farklı bölgede çalışma yapıyor.

23 Aralık 2019'da Seyhan, Sarıçam, Çukurova ve Yüreğir ilçelerinde başlayan şiddetli sağanakta 2 günde metrekareye 260 kilogram yağmur düştü. İlçelerde çok sayıda ev ve iş yerini su basarken, bazı caddelerde çöküntüler meydana geldi. Sağanak, sonraki günlerde yerini hafif yağışlara bırakırken hafta sonunun ardından son buldu. İlçelerdeki 200 bin dönüm tarım arazisi de sular altında kaldı. Toprağın yağmura doyması nedeniyle, bazı tarlalarda sular henüz çekilmedi. Arazilerde ekili buğday ve narenciye ürünleri büyük zarar gördü. Adana Valiliği ile Tarım ve Orman Bakanlığı, çiftçilerin zararlarının giderilmesi için çalışma başlatılacağını açıkladı. DSİ'ye ait iş makineleri de tarlalardan suların tahliye edilmesi ve drenaj kanallarını açmak için 10 farklı bölgede çalışma başlattı. Adana Valiliği'nin oluşturduğu kriz masası ekipleri de helikopterlerle çalışmaları anbean takip ediyor.

'KANALLAR VE POMPA YETERSİZ'

Yüreğir ilçesindeki Düzce ve Çotlu mahallelerinde yaklaşık 700 dönüm tarım arazisinde çiftçilik yapan İsmail Deniz, şiddetli yağışlarda tarlalarının sular altında kalmasına alıştıklarını ancak bu suların normalde 1-2 günde çekilirken son yağışların fazlalığı nedeniyle suların çekilmediğini kaydetti. Su tahliye kanallarının yetersiz olduğunu, bazen de tıkandığını kaydeden Deniz, kanalların denize döküldüğü noktada bulunan pompa sayısının da artırılması gerektiğine dikkat çekti. Tarlalardaki suyun tahliyesi için kullanılan ancak bitki artıkları nedeniyle tıkanan kanalı açmak amacıyla kendilerinin de yoğun çaba sarf ettiklerini anlatan Deniz, "Önümüzdeki 3-4 gün daha yağmur yağacağı söyleniyor. Ne yapacağız bilmiyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

Muhabir Nuri Pir 2 anons

Su altında kalan tarım arazileri

DSİ nin su baskını olan arazilerde çalışmaları

Arazileri su altında kalan vatandaş ile röp

Dron görüntüleri

Motor ile su içinden geçmeye çalışanlar

Genel ve detaylar

Haber: Nuri PİR - Kamera: Eser PAZARBAŞI/ADANA,

Haber Kodu:  200103015

==========================

Tarihi kemer köprüye restorasyon ve koruma talebi

Gümüşhane'de 130 yıllık tarihi kemer köprü, yapılaşma ve çevresindeki dere ıslah çalışmaları nedeniyle yıkılma riski ile karşı karşıya kaldı. Kent sakinleri, asırlık köprünün restore edilip, koruma altına alınmasını talep etti.

Kentteki, Özcan Mahallesi'nde bulunan, 130 yıllık kemer köprü, yapılaşma ve çevresindeki dere ıslah çalışmaları nedeniyle yıkılma riski ile karşı karşıya kaldı. Giriş, çıkışı istinat duvarlarıyla kapatılan köprü, zamanla görünmez hale geldi. Bir dönem definecilerin de kazı yaptığı bölgede köprü, tahrip edildi. Kent sakinler, yıkılma tehlikesi bulunan Daltaban ve Güzeller semtlerini birbirine bağlayan kemer köprünün restore edilerek, korunmasını talep etti.

'ASIRLIK KÖPRÜNÜN BU ŞEKİLDE OLMASI ÜZÜCÜ'

25 yıldır mahallede oturduğunu söyleyen Onur Saran, köprünün tarihi eser olduğunu belirterek, "Bu köprü, tarihi İpek Yolu'nun güzergahında bulunuyor ve asırlık köprünün bu şekilde olması üzücü. 130 yıllık bir köprünün etrafına duvarlar örerek, köprüyü kapatmak hiç kimsenin faydasına olmaz. İnsanlarımızın, bu köprünün tarihini bilmesi gerekiyor. Biz küçükken hep bu köprüyü kullanıyorduk" dedi.

'KÖPRÜNÜN ONARILMASI GEREKİYOR'

Mahalle sakinlerinden Hamit Aras ise istinat duvarı yapılmadan önce köprünün açık bir şekilde durduğunu anlatarak, "Çocukların, dereye düşmesini engellemek için istinat duvarı yaptılar. Duvarların yapıldığı sırada, köprünün yıkılmasına vatandaşlar izin vermedi. Tarihi köprü, bu istinat duvarı yapıldığından beri böyle duruyor. Bu şekilde kalması doğru değil. Herhangi bir sel olduğunda burasını tıkanabilir. Köprünün korunması için iyi bir onarım yapılması gerekiyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Köprüden görüntüler

-Çevreden detaylar

-Röpler ve genel detaylar

Haber-Kamera: Sinan UÇAR/GÜMÜŞHANE,

Haber Kodu:  200103021

==========================

'Mikrokredi' ile çiftlik kurdu

Kayserİ'nin Kocasinan ilçesinde  'Mikrokredi' projesi ile 10 bin liraya 2 inek alan 4 çocuk annesi Gönül Talha (40), bir yılda inek sayısını 11'e yükselterek kendi çiftliğini kurdu. Hayvanlardan elde ettiği sütten yağ, peynir ve yoğurt üreterek ailesinin geçimini sağlayan Talha, hayalinin gerçekleştiğini söyledi.

Kocasinan Gömeç Mahallesi'nde 4 yıl önce eşinden boşanan Gönül Tahta, geçtiğimiz yıl Türkiye Gramen Mikrofinans Programı'nca uygulanan 'Mikrokredi' projesine başvurdu. Başvurusu sonrası 10 bin lira kredi alan Tahta, bunla 2 inek satın aldı. Bu inekler için ahır yapan Tahta, 2 hayvandan elde ettiği ürünleri satmaya başladı. Çocuklarıyla birlikte yaşayan Gönül Tahta, yıl içerisinde kazandığı para ve akrabasından aldığı borç ile 9 inek daha satın alarak, kendi tesisini kurdu. Tahta, tesis de bulunan hayvanlardan elde ettiği sütten yağ, peynir ve yoğurt üreterek ailesinin geçimini sağlıyor.

'İNSAN ÇALIŞTIKÇA KENDİSİYLE GURUR DUYUYOR'

Gönül Tahta, 10 bin lira kredi ile iş hayatına atıldığını belirterek, "Aldığım krediyle de iki tane inek aldım. Aldığım inekleri de yaymaya başladım. Daha sonra ahırı da yaparak sütlerini satmaya başladım. Baktım ki para geliyor, bu iş hoşuma gitti. Bunu değerlendirerek 9 tane daha inek aldım. Şu an toplam 11 tane ineğim var. Ahırım küçük gelince de açık besiye başladım. İnek sayısını 20'ye çıkarmayı düşünüyorum" dedi.

'HAYALLERİM GERÇEKLEŞTİ'

Tahta, çiftlikte çocuklarıyla birlikte çalıştığını kaydederek, "Besicilik yapmayı hayal ederdim ama bu duruma geleceğimi hayal edemezdim. Bir inekten sonra inek sayısı hızla arttı. Çalışmak bana ayaklarımın üstünde durmayı, kimseye boyun eğmemeyi ve para kazanabileceğimi, kimseye muhtaç olmayacağımı gösterdi. İnsan çalıştıkça kendisiyle gurur duyuyor" ifadelerini kullandı.

'KADINLAR KİMSEYE BOYUN EĞMESİN'

Kendi işinin sahibi olmak isteyen kadınlara mikrokredi almalarını öneren Gönül Tahta, "Ben mikrokrediye güvenerek inek satın alabiliyorum. Hesabımı mikrokrediye göre yaparak işimi ayarlıyorum. O yüzden kendi işini kurmak isteyenlere mikrokrediyi öneriyorum. Kadınlar kimseye boyun eğmesin. Mikrokredi her zaman arkamızdadır" diye konuştu. Tahta'nın çiftliğinde tavuk ve kazda bulunuyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Gönül Tahta'nın çitlikte çalışması

-Tahta'nın hayvanları beslemesi

-DHA Muhabiri Selma Kara'nın haber anonsu

-Elde edilen ürünlerden detay

-Diğer detaylar

Haber-Kamera: Selma KARA-Muhammed KISIR/KAYSERİ,

Haber Kodu:  200103030

==========================

Özel öğrenciler için özel sınıflar

Afyonkarahisar'ın Sandıklı ilçesinde, orta ve ağır düzey zihinsel engelleri olan 3 ile 27 yaşındaki öğrencilere eğitim verilen Özçınar Özel Eğitim Uygulama Okulu'nun öğretmenleri, öğrencilerin ilgisini çekecek bir okul oluşturmak için temalı sınıflar oluşturdu.

Sandıklı ilçesinde, orta ve ağır düzey zihinsel engelleri olan 3 ile 27 yaşındaki öğrencilere eğitim verilen Özçınar Özel Eğitim Uygulama Okulu'nun öğretmenleri, öğrencilerin ilgisini çekecek bir okul oluşturmak için temalı sınıflar oluşturdu. Okul yönetimi ve öğretmenleri, yaklaşık 2 yıl önce 'Hayalimdeki okul' çalışması kapsamında sınıf temaları projesi başlattı. Proje kapsamında baştan aşağı yenilenen 12 sınıf akvaryum, şehirler, orman, tarih, uzay, çizgi film ve Yeşilçam temalı sınıflar haline getirildi. Sınıflardaki duvarların resimlerinden bütün dekorasyonu okul yönetimi ve öğretmenler tarafından oluşturuldu. Değişik temalı sınıflarlar oluşturulan okulda çalışmalar tamamlanırken, yapılan uygulama ile özel öğrencilerin okula ilgisi ve sevgisi artırıldı.

'OKULUMUZUN FİZİKİ YAPISINI BAŞTAN AŞAĞI YENİLEDİK'

Okul Müdürü İbrahim Altıntaş, "Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda büyük idealleri varken, biz de bu konuda kendimize 'neler yapabiliriz' sorusunu sorduğumuzda öncelikli yapmamız gerekenlerin, özel öğrencilerimizin ihtiyaçlarına uygun olarak fiziksel alanları iyileştirmek ve gerekli araç, gereçlerle donatmak ve düzenlemek olduğuna karar verdik. Sınıf temaları projemizle sınıflarımızı baştan aşağı yeniledik. 12 sınıfımızı her birini farklı temayla oluşturmak üzere akvaryum temalı, şehirler temalı, orman temalı, tarih temalı, uzay temalı, lavanta temalı sınıf, 2 adet el sanatları atölye sınıfı, çizgi film ve Yeşilçam temalı ve masal temalı sınıflar oluşturarak okulumuzun fiziki yapısını baştan aşağı yeniledik" dedi.

'ÖĞRENCİLERİMİZ OKULU SEVEREK VE İSTEYEREK GELMEYE BAŞLADI'

Okulun görsel sanatlar öğretmeni Halil Yıldırım ise "Okulumuzda yürüttüğümüz çalışmanın çıkış noktası hayalimdeki okul projesi. Türkiye çapındaki okullarımızın sade, düz ve sıkıcı olduğundan yakınarak, okulumuzda dinamizm yakalamaya çalıştık. Öğrencilerimizin hayal güçlerini geliştiren sınıf ortamları oluşturmaya çalıştık. Her kademedeki öğrenci bir sonraki sınıfta farklı ortamda ders işlemekte, farklı ortam deneyimlemekte. Buradaki temel amacımız çocuğun hayal gücünü harekete geçirerek, okulu sevmesi. Burada yaptığımız çalışmalardan sonra öğrencilerimiz okula severek, isteyerek gelmeye başladı. Okuldan giderken de üzülerek, istemeyerek gidiyor. Bütün işçiliği öğretmenlerimiz, gecesini gündüzüne katarak devam ettirdi ve bu sonuç ortaya çıktı" diye konuştu.

'TÜRKİYE'Yİ GEZİYOR GİBİ'

Öğrenci velilerinden Rasime Acar, "Sınıf temalarımız Türkiye'yi geziyor gibi. Sanki İstanbul'dan girip Göreme'den çıkıyor gibi. Çocukların hoşuna gidiyor. Büyüklerin bile hoşuna gidecek şekilde" dedi.

Okul öğrencilerinden Emir Çankaya, "Sınıflarımız güzel, bayağı beğendim. Dersler çok güzel işleniyor. Okuma-yazma öğreniyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

Okuldan genel görüntü

Farklı farklı sınıfların içinden temaların görüntüleri

Okul müdürü ve öğrenciler sınıfta ders işlerken görüntü

RÖP 1: İbrahim Altıntaş (Okul Müdürü)

Temalı sınıflardan görüntü

RÖP 2: Halil Yıldırım (okul öğretmenlerinden)

Uzay temalı sınıfta müzik dersi işleyen öğrencilerden görüntü

Atölye temalı sınıfta öğrenciler ders işlerken görüntü

RÖP 3: Rasime Acar (öğrenci velisi)

RÖP 4: Emir Çankaya (okul öğrencilerinden)

Haber-Kamera: Ahmet DAĞLI/SANDIKLI (Afyonkarahisar),

Haber Kodu:  200103016

==========================

Antalya'da yazın günde 80 bin, kışın 5 bin turist

Turizmde bu yıl 15 milyonu aşkın turistin ağırlandığı Antalya'da, yaz ve kış ayları arasındaki turist sayısında ciddi fark bulunuyor. Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, temmuz- ağustos aylarında 80 bini aşan günlük ortalamanın ocak- şubat aylarında 5 bine kadar düştüğünü açıkladı.

Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, Antalya'nın bu yıl kış ve yaz ayları günlük turist sayıları arasındaki farkı, yaptığı değerlendirmeyle ortaya koydu. Turizmde rekorların kırıldığı bir yıl geride kalırken, Antalya'da yıllardır kırılmakta olan bir başka rekorun göz ardı edildiğini kaydeden Yavuz, "Antalya'nın turist sayılarında yaz ile kış dönemi arasında derin uçurum var. Büyük olasılıkla dünyada eşi benzeri olmayan bu farklılık ayrı bir rekordur" dedi.

'REKORLAR MAALESEF YAZ DÖNEMİNDE KIRILIYOR'

Antalya'nın bu yıl ağırladığı 15 milyonu aşkın turistin kent tarihinin de rekoru olduğunu belirten Yavuz, bu yıl 12 ay günlük turist ortalamasının 40 bin 597 olduğunu belirterek, "2019 yılında Antalya'ya günlük gelen turist ortalamaları en yüksek temmuz ayında 81 bin 724, en düşük ise ocak ayında 4 bin 493 kişi. Rekorları maalesef yaz döneminde kırıyoruz. Sayılar sadece 6 aylık yaz döneminde artıyor" dedi.

SEKTÖR KIŞ UYKUSUNA YATIYOR

Rekorların sadece yaz aylarında kırılmasının turizmin şehir ekonomisine katkısını da sınırlı tuttuğunu söyleyen Yavuz, "Kapanan oteller, işten çıkarılan yüz binlerce çalışan, terk edilmişliğe bürünen tatil beldeleri, şehirde durgunluktan siftah yapamayan esnaf, havalimanı terminallerinden birinin kapatılması, turizmi besleyen 60 sektörün kış uykusuna yatması ve daha nice dert peydahlanıyor kış döneminde. Rekorlar kıran yaz ayları, bir nevi kışın yaşanan bu hasarı telafi etmekle geçiyor" diyerek çelişkiye dikkat çekti.

ANTALYA'NIN KIŞ GÜNEŞİ DAHA KIYMETLİ

Antalya'nın kış turizminin dünyadaki en önemli alternatiflerinden biri olduğuna işaret eden Yavuz, "1987 yılından beri Antalya'da yaşıyorum. Her zaman istisnasız söylediğim bir şey var, ben Antalya'yı kışın daha çok seviyorum. Bunu gören ve yaşayan herkesin de aynı kanaate sahip olacağına eminim. Bugün itibarıyla Berlin 2, Varşova eksi 1, Moskova eksi 2 dereceyken Antalya 14 derece ve güneşli. Bu yüzden pırıl pırıl ışıldayan Antalya'nın kış güneşi, yazından daha kıymetli. Gelmeleri, görmeleri, yaşamaları ve ikna olmaları gerekiyor" diye konuştu.

KIŞ TURİSTİ 'GEZEN TURİSTTİR'

Turizmi 12 aya yaymak için Kültür ve Turizm Bakanlığı ve sektörün kapsamlı çalışma başlatması gerektiğini savunan Yavuz, "Bakanlığın sağlayacağı teşvikler kıvılcım olacaktır. Kışı cazip hale getirecek ve kış turistine hitap edecek birçok imkan ve hamle var. Bu konuda bir çalışma da hazırladık. Kışın gelen turist genelde 'gezen turisttir', bunun için Antalya ve Türkiye'de mükemmel alternatifler var. Kışın soğuk ve karanlık günlerinden kaçıp, Tayland, Mayorka veya Mısır'a giden turist pekala Türkiye'ye de gelebilir" dedi.

AYLARA GÖRE GÜNLÜK ORTALAMA

Ağustos ayında günde 80 bin, aralık ayında ise 8 bin turist geldiği müddetçe turizmde yüzlerin gülmeyeceğine dikkati çeken Recep Yavuz, aylar itibarıyla günlük turist ortalamalarını şöyle sıraladı:

"Ocak 4 bin 493, şubat 5 bin 457, mart 8 bin 570, nisan 31 bin 823, mayıs 55 bin 83, haziran 74 bin 299, temmuz 81 bin 724, ağustos 80 bin 945, eylül 72 bin 804, ekim 53 bin 501, kasım 11 bin 705, aralık 6 bin 768. Yıl ortalaması günlük turist ise 40 bin 597."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Havalimanı görüntü

-Sahil turist

-Turist detaylar

-Röp: Recep Yavuz

-Detaylar

-Turistlerden

Haber: Mehmet ÇINAR- Kamera: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA-

Haber Kodu:  200103024

==========================

Büyükbaş kafatasları, süs eşyasına dönüşüyor

Tokat'ta, 4 yıl önce hobi olarak büyükbaş kafataslarından süs eşyası üretmeye başlayan Tayfun Dal (37) ve Umut Saray (38), ilgi görünce bunu meslek haline getirdi. İkili şimdi siparişlere yetişmekte zorlanıyor.

Tokat'ta, inşaat firmasında satış danışmanı olarak çalışan Tayfun Dal ile Gaziosmanpaşa Üniversitesi Turhal Meslek Yüksek Okulu'nda öğretim görevlisi olan Umut Saray, 4 yıl önce hobi olarak büyükbaş kafataslarından süs eşyası yapmaya başladı. Talep üzerine sipariş almaya başlayan Tayfun Dal ve Umut Saray, hayvan kafataslarını seçtikten sonra boya ve vernik gibi aşamalardan geçiriyor. Görüntüsüyle ilgi çeken çalışmalar genellikle duvarları süsü oluyor. Ürünler 750 ila 1500 TL arasında satılıyor.

'SİPARİŞLERİ YETİŞTİREMİYORUZ'

Yapacakları ürünü yerinde görüp seçtikten sonra işlemlere başladıklarını ifade eden Tayfun Dal, "Görsel ve simetri açısından kafatasının iyi olması lazım. Her ürün vitrine konulmuyor. Belirli aşamalardan geçtikten sonra, arındırma, kimyasal ve kurutmadan sonra gerekli rötuşları yapıyoruz. En son rötuşlardan sonra boyama ve vernik işlemlerini yapıp, ürünü sevenlere sunuyoruz. Bir ürünü vitrine koyma süreci yaklaşık 1 ay sürüyor. Tabi ki hava şartları da önemli. Biz bu işle 4 yıldır uğraşıyoruz. Çevremizdeki insanların ilgi ve alakası doğrultusunda gelen taleplerden dolayı bunu profesyonel olarak yapmaya başladık. İlgi ve alaka çok. Genelde kafe, bistro ve büyük otellerden talep alıyoruz. İnsanların farklı obje olmasından dolayı merakı var. Halkın talebi yüksek. Şu anda siparişleri yetiştiremiyoruz. Yapımı zaman gerektirdiği için biraz yoğunluk yaşıyoruz" dedi.

'BU SANAT ESKİ TÜRKLERE DAYANIYOR'

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Turhal Meslek Yüksek Okulu'nda öğretim görevlisi Umut Saray ise bu işe hobi olarak başladıklarını belirterek, "Bu sanat, milattan önceye dayanan bir sanattır. Biz bu işe hobi olarak başlamıştık. Çevremizden de isteklerle biraz daha talep arttı. Talebin artmasının ardından satış haline getirdik. Fuarlara gidip, halka sunuyoruz. Vatandaşların da ilgisini çekiyor. Bu sanat eski Türklere kadar dayanıyor. Bu Türk kültüründe var. Eskiden hükümdarların arkasına asıyorlarmış. Güç ve kudretin simgesi olarak. Aynı zamanda da evlerin girişlerine de asarlar. Kötü ruhların gelmemesi ve nazar için olduğuna inanılıyor. Tabi bu başka kültürlerde de var. Milattan önce 5 bin yıllara kadar gidiyor. Biz bunu dizi ve filmlerde gördük. Dikkatimizi çekti. 'Bunu yapabilir miyiz?' diye düşündük. Baktık, yapabildiğimizi fark ettik. Biraz uğraş istiyor ama 2 arkadaş kafa kafaya verdik. Bunu başardık. Güzel bir şey oldu" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Atölyelerinden görüntüler

-Kafatası üzerinde yaptıkları çalışmalar

-Tamamlanmış ürünler

-Duvarda asılı olan kafatasları

-İkilinin konuşmaları

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ/TOKAT,

Haber Kodu:  200103040

==========================

'Çocuk sahibi olmaya karar vermek, sigarayı bırakmak için fırsat'

Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, "Hamile kalındığı zaman değil, kalmadan önce aslında ebeveynlerin sigarayı bırakmasına karar vermesi gerekiyor. Hatta çocuk sahibi olmaya karar vermek, sigarayı bırakmak için bir fırsat gibi de değerlendirilebilir" dedi.

Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı ile ilgili 3 türlü etkininin söz konusu olduğunu söyledi. Bunlardan ilkinin '1'inci el içicilik' denilen kişinin sigara kullanması olduğunu belirten Prof. Dr. İlhan, sigara dışında nargile, puro ve pipo kullanımının da yer aldığını kaydetti. Diğerinin '2'nci el içicilik' yani 'pasif içicilik' olduğunu ifade eden Prof. Dr. İlhan, "Ortamda birisi içiyorsa, ev, iş yeri veya toplu taşıma aracı olabilir; diğer kişiler de maruz kalıyor. Kişi içmese bile sigaranın dumanındaki zararlı maddelere maruz kalmış oluyorsunuz. Bir diğer etki ise, '3'üncü el içicilik'; yani 'sinmiş sigara etkileri' diye düşünebiliriz. Örneğin, iş yerinde sizden önceki kişi sigara içti; sigara dumanı ortamdaki eşyalar tarafından emiliyor, absorbe edilmiş oluyor. Bunun içerisinde mobilya, halı, perde ve duvar olabilir; bunlar sigara dumanını çekiyor. Siz o dumanı tekrar soluyorsunuz" dedi.

'ANNELERİN YÜZDE 15'İ GEBELİK DÖNEMİNDE KULLANIYOR'

Prof. Dr. İlhan, sigaranın etkilerinin anne karnından başladığını, pasif dumana maruz kalmanın da hem anne karnındaki bebeği hem de doğmuş çocuğu etkilediğini söyleyerek, "Bu durum aynı zamanda anne karnında rahim zarının yanlış konumlanmasına sebep olabiliyor. Yanlış konumlanan rahim ise, erken şekilde anneden ayrılabileceği için erken doğum ve ciddi kanamaya sebep olabiliyor. Annenin ve çocuğun hayatını kaybetmesine neden olabiliyor. Anne karnında sigara içildiği takdirde çocukta beslenme bozuklarının ortaya çıkmasına, gelişme geriliğine neden oluyor. Anne sigara içtiği için sigara içen annenin nefes, fiziksel aktivite performansı da düşük olacağı için bu da çocuğa yansıyabiliyor. Türkiye'de gebelik döneminde annelerin yüzde 15'i sigara kullanıyor. Emzirme döneminde ise annelerin yüzde 20'si sigara içiyor" diye konuştu.

'HAMİLE KALMADAN ÖNCE SİGARAYI BIRAKMALI'

Prof. Dr. İlhan, doğum sonrasında sigara kullanımının çocuklarda gelişme geriliğine neden olurken, astım hastalığını tetiklediğini ya da astımı ortaya çıkardığını belirtti. Çocuklarda solunum yolu mukozasını bozduğu ve tüylü hücrelerin gelişimini engellediği için daha sık solunum yolu enfeksiyonu geçirmesine ve dikkat eksikliğine sebep olduğunu ifade eden Prof. Dr. İlhan, şunları kaydetti:

"Baba da sigara içiyorsa, çocuğa etkisi 1,5 kat daha fazladır. Anne ve babanın sigara kullanımı yaklaşık 5 kat daha zararlı etki ortaya çıkarıyor. Yani hamile kalındığı zaman değil, hamile kalmadan önce aslında ebeveynlerin sigarayı bırakmasına karar vermesi gerekiyor. Hatta çocuk sahibi olmaya karar vermek sigarayı bırakmak için bir fırsat gibi de değerlendirilebilir. Çocuklar anne ve babalarını örnek alacakları için çocuklarda da tütün kullanımı daha fazla oluyor. Ev içinde bir rol model olacak kişi ya da en az 3 arkadaşından 1'i sigara içiyorsa, çocuklarda tütün kullanımı 8-9 kata kadar daha fazla oluyor."

'ANİ BEBEK ÖLÜMÜNDE SİGARA ETKİSİ'

Prof. Dr. İlhan, halk arasında 'bebekte beşik ölümü' diye bilinen 'ani bebek ölümü' sendromunun sigaranın önemli etkilerinden biri olduğunu söyleyerek, "Bunlar ilk 6 aya kadar bebeklerdir. Ani ölüm yaşayan bebeklerin ebeveynleri araştırıldığında yüzde 25 civarında sigara kullanımı söz konusudur. Sigaranın buradaki mekanizmasını düşündüğümüzde mutlaka gebe kaldıktan sonra bırakılması gereken kötü bir bağımlılık olduğu ortaya çıkıyor. Kişiler çocuk sahibi olmayı düşünüyorlarsa, 'çocuk doğduktan sonra bırakacağım', 'hamile kalınca bırakacağım' yerine aslında çocuk doğmadan önce hatta hamileliği düşünmeden önce sigarayı bırakırlarsa, en doğru yaklaşım olacaktır. Annenin sigarayı bırakması sigara kullanan babanın bırakması için de doğru bir yaklaşım olacaktır" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan röp.

-Detaylar

Haber-Kamera: Gizem KARADAĞ-Haluk KARAASLAN/ANKARA,

Haber Kodu:  200103034

==========================

Mülteciler, üniversitelilerle Türkçe öğreniyor

Kırşehir'de 140 mülteci, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi (KAEÜ) Türkçe ve Yabancı Dil Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde (TÖMER) 3 ay önce açılan kursta, 20 farklı ülkeden 60 üniversite öğrencisi ile Türkçe öğreniyor.

Üniversite bünyesinde 5 yıl önce kurulan TÖMER, okulda eğitim gören yabancı uyruklu öğrenciler için Türkçe eğitimi veriyor. Merkezin, 3 ay önce düzenlediği kursa üniversitenin hazırlık sınıfında okuyan Mali, Somali, Sudan, Afganistan, İran, Irak gibi 20 ülkeden 60 öğrenci ile kentteki 140 sığınmacı katıldı. Irak, Suriye, İran gibi ülkelerden mültecilerin bulunduğu 140 kişi, üniversitelilerle birlikte Türkçe öğreniyor.

'TÜRKÇE ÖĞRENMEK MÜLTECİLER İÇİN DE ÇOK ÖNEMLİ'

TÖMER Müdürü Doç. Dr. Remzi Can, öğrencilerin ve mültecilerin sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda tam olarak uyum sağlamaları için dil uyumunun birinci şart olduğunu belirtti. Merkezin 16 Ekim 2015'te kurulduğunu kaydeden Can, şöyle konuştu:

"O günden bugüne faaliyetlerimiz yoğun bir şekilde devam ediyor. Merkezimizin amaçları arasında, üniversitemizi kazanan yabancı uyruklu öğrencilere Türkçe öğretmek, yabancı dil kursları düzenleyerek şehrimiz ve personeline yabancı dil konusunda yardımcı olmak var. 200 kişi burada Türkçe öğrenmeye başladı. Aşık Paşa'nın memleketinde, yurdunda Türkçe öğretmek bizim için kutsal bir görev. Öğrencilerimize Türkçe öğretmenin yanı sıra kültür öğretimi de yapıyoruz. Çünkü dil ve kültür ilişkisi vazgeçilmez iki unsur. Biz kursumuzu halkımıza da açtık. Mülteciler de şu an Türkçe öğrenimi konusunda merkezimize yoğun bir ilgi gösteriyorlar. Türkçe öğrenmek mülteciler için de çok önemli. Onların sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda tam olarak uyum sağlamaları için dil uyumu birinci şart."

İran uyruklu Tıp Fakültesi hazırlık sınıfı öğrencisi Bita Zeinali (21), 3 ay önce Türkiye'ye geldiğini kaydederek, "TÖMER ortamımız çok iyi. Burada Türkçe öğreniyorum. Öğretmenimiz bizim arkadaşımız gibi. Türkiye'yi çok seviyorum ve Türkçe'yi öğrenmek bana çok zevkli geliyor" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Öğrenci ve sığınmacılardan görüntü

-TÖMER Müdürü Remzi Can ile röportaj

-Genel detay

Haber-Kamera: Abdurrahman DULKADİR/KIRŞEHİR,DHA

Haber Kodu:  200103039

==========================

Buzun sultanları

Türkiye'nin 10 yıl önce tanıştığı curling sporunda Kadın Milli Takımı büyük başarıya imza attı. Avrupa'da düzenlenen B klasman maçlarında ikinci olarak A klasmanına yükselen Curling Kadın Milli Takımı, dünya şampiyonasına hazırlanıyor. Büyük bir başarıya imza atan buzun sultanları, "Dünya bizi izlemeye devam etsin" dedi.

Tarihi 1500'lü yıllara dayanan curling ile Erzurum'un 2011 yılında ev sahipliği yaptığı Dünya Üniversiteler Kış Oyunları'yla tanışan Türkiye, bu spor dalındaki başarısı dünyanın dikkatini çekiyor. 2011 oyunlarıyla birlikte oluşturulan kadın ve erkek milli takımları, 2014 yılından sonra düzenlenen şampiyonalarda başarı grafiğini yükseltti. Curling Kadın ve Erkek Milli takımları son olarak İsveç'in Helsingborg kentinde 16-24 Kasım tarihleri arasında düzenlenen Avrupa Curling Şampiyonası B Klasmanı maçlarına katıldı. Baş Antrenörlüğünü Tony Zummack ve yardımcı antrenörlüğünü Sadık Topaloğlu'nun yaptığı Kadın Milli Takımı, finalde İtalya'ya 5-2 mağlup oldu. B klasmanında gümüş madalya kazanan kadın milliler, bu başarısıyla Avrupa'da A klasmanına yükseldi. Şampiyonaya A klasmanına çıkma hedefiyle katılan Curling Erkek Milli Takımı ise dördüncü oldu.

HEDEF DÜNYA ŞAMPİYONLUĞU

Erzurum'da yapılan 2011 UNIVERSIAD ile curling branşının da olacağını öğrendiklerini söyleyen Curling Kadın Milli Takım Yardımcı Antrenörü Sadık Topaloğlu, oyunlarla birlikte Türkiye'nin bu sporla tanıştığını söyledi. Aslınca Curlingin 1500 yıllardan beri oynandığını hatta bazı ülkelerin ata sporu olduğunu ifade eden Topaloğlu şunları söyledi:

"Bizim Curlingle geçmişimiz 10 yıllık. Bu kadar kısa bir geçmişte çok büyük başarılara imza attık. Gittiğimiz her ülkede her turnuvada son 4 yıl içerisinde madalyalarla döndük. En son gittiğimiz turnuvada 16-23 Kasım 2019 tarihinde İsveç'te düzenlenen Avrupa Curling B Klasmanı maçlarına 10 ülke katıldı. Şampiyonada kadın milli takımımız ikinci oldu. Dünya Curling Federasyonun koymuş olduğu uygulamada ilk ikiye giren takımlar Dünya Curling Şampiyonası elemelerine katılmaya hak kazanıyor. Biz de bu şampiyonada ilk defa mücadele edeceğiz. Bu turnuvaya 8 ülke katılıyor. 8 ülke arasından ilk ikiye girersek Dünya şampiyonasında oynama şansına sahip olacağız. Bu sporda en yeni olan ülke biziz. Geçmişimiz 10 yıllık. Bize en yakın ülkenin 60-70 yıllık bir geçmişi var. İskoçya'da 1511 yılından beri oynanan bir oyun. İskoçların ata sporu. Kanada, Dünyada en fazla başarısı olan ülkelerden birisi. İskoçya'da yaşayan insanlar Kanada'ya göç ediyor. Bu branşı da yanlarında götürerek Kanada da bu işte çok iyi. Kanada ve İskoçya ile karşılaştık. Fakat sonuçları bizi üzdü. Galibiyetimiz olmadı. Ama gün gelecek onları da yeneceğiz."

ÖĞRENCİLERİN ROL MODELİ

Erzurum'un Köprüköy ilçesinde beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan Curling A Milli Takım sporcusu Öznur Polat, 2011'de düzenlenen Dünya Üniversiteler Kış Oyunları'nda yarıştığını söyledi. Ondan önce bu sporu hiç duymadığını belirten Polat, "Çok çalıştık. Haziran'dan beri gerek kondisyon gerekse buz kamplarında sıkı bir çalışma ile bu başarıyı hakkettiğimizi düşünüyorum. Şimdi gideceğimiz Dünya şampiyonası elemelerinde de ilk üç dereceye girip Kanada'da yapılacak olan dünya şampiyonasına katılmak istiyoruz. Daha ilerleyen zamanlarda puan toplayıp Olimpiyatlara katılmak en büyük hedefimiz. Bunun içinde takım arkadaşlarımız ve ben elimizden gelen her şeyi en iyi şekilde yapıyoruz. Okuldaki öğrencilerim benim curling sporcusu olduğumu biliyor. Onlar için bir rol modelim. Curling sporunu onlara da anlatıyorum. Çoğu, 'Hocam bizde sizin gibi olmak istiyoruz" diyorlar. Arada bir Erzurum'a getirip maçlarımızı izletiyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Yağmur Korkmaz'ın yatağında ağlaması

-Elif Çatal ile röp

-Yağmur Korkmaz ile röp

-E.K.'nın adliyeden çıkarılarması

-E.K ile röp

-E.K'nın polis aracına bindirilmesi

-Adliye binasından detay

-Güvenlik kamera görüntüleri

-Hemzemin geçitten detay görüntü

-Trenin geçişinden detay

Haber: Turgay İPEK - Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM,

Haber Kodu: 200103100

==========================


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Türkiye Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

9 gün tatil ne zaman başlıyor, ne zaman bitiyor? 9 gün bayram tatili hangi tarihte başlayacak? Çağatay Yurtsever kimdir? Zafer Partisi Kahramanmaraş- Afşin Belediye Başkan adayı Çağatay Yurtsever kaç yaşında, nereli? Otobüs biletlerine zam gelecek mi? Otobüs biletleri ne kadar? Arefe günü resmi tatil mi? Arefe günü yarım gün mü, tam gün mü tatil olacak? 9 Nisan Salı Arefe günü tatil var mı? Serkan Sezgin kimdir? Zafer Partisi Isparta- Yenişarbademli Belediye Başkan adayı Serkan Sezgin kaç yaşında, nereli? Süleyman Yalvaç kimdir? Zafer Partisi Isparta- Yalvaç Belediye Başkan adayı Süleyman Yalvaç kaç yaşında, nereli? Tamer Yalçın kimdir? Zafer Partisi Isparta- Şarkikaraağaç Belediye Başkan adayı Tamer Yalçın kaç yaşında, nereli? Muhterem Arslan kimdir? Zafer Partisi Isparta- Sütçüler Belediye Başkan adayı Muhterem Arslan kaç yaşında, nereli? Sami Eroğlu kimdir? Memleket Partisi Yozgat Bahadın Belediye Başkan Adayı Sami Eroğlu Kaç yaşında, nereli? Seçimden sonra dolar yükselir mi? Dolar ne kadar olacak, artar mı? Burhan Karakoç kimdir? Memleket Partisi Sivas Sarıkışla Belediye Başkan Adayı Burhan Karakoç Kaç yaşında, nereli? İdil Özkan kimdir? Memleket Partisi Kırklareli Lüleburgaz Belediye Başkan Adayı İdil Özkan Kaç yaşında, nereli? Sultanbeyli Belediyesi hangi parti? Sultanbeyli Belediye başkanı hangi partiden seçilmiştir? İşte 2019 İstanbul Sultanbeyli yerel seçim sonuçları! Selahattin Baygın kimdir? Memleket Partisi Kastamonu Cide Belediye Başkan Adayı Selahattin Baygın Kaç yaşında, nereli? Gökhan Erinkarlı kimdir? Zafer Partisi Isparta- Senirkent Belediye Başkan adayı Gökhan Erinkarlı kaç yaşında, nereli?
500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title