Haberler

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Akademik Yıl Açılışı

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (3) "Şu anda da dikkat edin, Batı medyasında Türkiye'ye karşı tamamen yalan haberlerle örülmüş bir psikolojik saldırının olduğunu görürsünüz" "Birileri değişik şeyler söyleyebilir; 'Erdoğan gerilimden yana.' Ben haktan yanayım, gerilimden yana değilim. Hakkı, tüm zulümler karşısında da olsa, tek kalacağımı da bilsem savunmaya mecburum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batı medyasında Türkiye'ye karşı tamamen yalan haberlerle örülmüş, bir psikolojik saldırının olduğunun görüleceğini belirtti.

Erdoğan, Bezmialem Vakıf Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, son 12 yılda eğitimden sonra sağlık dediklerini ve sağlık sistemini sil baştan yeniden kurduklarını aktardı.

Anadolu'nun en ücra köşesinde dahi çok modern hastaneler kurulduğunu dile getiren Erdoğan, " Hakkari'ye gidin, Yüksekova'ya gidin, o terör estirilen yer var ya, orada bile 150 yataklı modern bir hastane inşa ettik. Açılışını gittim, bizzat ben yaptım. O gün bile o açılışa Yüksekova halkını göndermediler. Ölümle tehdit ettiler. 'Gitmeyeceksiniz' dediler. Gelmediler" dedi.

"Kendi halklarına ihanet içindeler"

Burada genç bir kadın doktorun kendisine gelerek, "Başbakanım; her şey iyi güzel ama ben şehre nasıl gideceğim? Korkuyorum. Bu hastanenin kampüsü içinde lojmanlar yapın da biz oralara gitmeyelim" şeklindeki ifadelerini hiç unutamadığını dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bunlar hain. Bunlar ihanet çetesi. Düşünebiliyor musunuz? Bir bayan doktor oraya gidiyor, o bu korkuyla orada yaşıyor. Nasıl hizmet verecek? Ondan sonra 'Barış' diyorlar, ondan sonra 'Özgürlük' diyorlar. Ne barışı, ne özgürlüğü, bunlar kendi halklarına ihanet içindeler, onlara hainler. Böyle bir şey olabilir mi? Aynı gün Hakkari merkezde yine 150 yataklı bir başka hastane açtık. Aynı günde 2 hastane, 150'şer yataklı, orada kurduk. Oraya kim uğrardı? Yollarını yaptık. Bakın; şu anda havalimanı yapıyoruz, havalimanını yaptırtmıyorlar. Sürekli müteahhitler tehdit altında, makineleri yakılıyor vesaire... Size hizmet verecek. Onu dahi istemiyorlar. Niye? Kendi Kürt vatandaşımızın, ('Kardeşim' diyor, bilmem ne, yalan hepsi) onların insanca yaşamasının önünü açmıyorlar. Onun uçağa binmek hakkı yok mu? Bırak da bitirelim şu havalimanını. Öbür taraftan da 'Bitir' diyor, tamam da her gün orada müteahhitleri tehdit edersen, iş makinalarını yakarsan biz gelip, sürekli olarak koruma altında, bir taraftan başlıyoruz, tekrar sil baştan, tekrar başlıyoruz, tekrar sil baştan... Böyle bir vatanseverlik olabilir mi? Bu şartlar altında bize orada yine o havalimanını bitireceğiz. İsteseler de bitireceğiz, istemeseler de bitireceğiz. Çünkü 780 bin kilometre karelik vatan topraklarında batıda ne varsa, onu biz inşallah Doğu'ya da Güneydoğu'ya da yapacağız. Kimsenin endişesi olmasın."

"Eziklik dönemi tarih olmuştur"

Büyükşehirler ve ihtiyaç olan kentlerde şehir hastanelerini inşa etmeye başladıklarını, bunun Türkiye için bir ilk olacağını kaydeden Erdoğan, bu hastanelerin de en modern cihazlarla donatılacağını ifade etti. Toplumun her bir ferdini sigorta kapsamına aldıklarını, hastane ve eczane ayrımını ortadan kaldırdıklarını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yani, insanın insanca hizmet alabildiği bir sağlık anlayışını, yani Bezmialem Valide Sultan'ın 171 yıl önce gördüğü rüyanın gereğini tekrar hayata geçirmemiz gerekir. Tek başına Vakıf Gureba Hastanesinin içinden geçtiği değişim ve işte bu üniversitenin kurulmuş olması dahi, yaşanan zihniyet devriminin en bariz göstergeleridir. Şu anda o modern hastanelerimize, böyle modern üniversitelerden doktor yetişiyor. Eczacı, dişhekimi, hemşire, fizyoterapist, acil uzmanları, adli tıp uzmanları ve diğer bir çok uzman, teknisyen yetişiyor. Bunlar bizim iftihar vesilemiz. Sadece binalar yenilenmiyor, sadece cihazlar yenilenmiyor. Aynı zamanda personelimiz de çoğalıyor ve çoğalmaya devam edecek. Daha birikimli, daha donanımlı bir nesil inşallah arkadan geliyor. Ayrım yapmaksızın geliyor. "

Eğitim ve sağlıkta başlattıkları dönüşümün, orta ve uzun vadede Türkiye'yi çok köklü şekilde değiştireceğine inandığını söyleyen Erdoğan, şu anda 12 yıl zorunlu eğitim almış bir neslin geldiğine işaret etti.

Erdoğan, 12 yıl eğitim alma oranında yüzde 100'ü hedefleyen bir Türkiye olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:

"Öte yandan annesinin gebeliğinden itibaren, bebekliğinden, çocukluğundan itibaren devletin hizmetlerini gören, yaşayan, devleti tarafından insan yerine konularak büyüyen sağlıklı bir nesil geliyor. İşte bu nesil, Türkiye'nin dönüşümüne çok büyük bir ivme kazandıracak. Bu nesil geleceği inşa edecek. İnşallah 2053 hedeflerini gerçekleştiren, 2071 hedeflerine zemin hazırlayan bir gençlik olacak. Biz bu potansiyele sahibiz. Dahası şunun farkına varalım ki 2 asır önce temeli atılmış ve bugünlere ulaşmış böyle kurumlara bundan çok daha eski bin yıllık, 2 bin yıllık kurumlara sahip bir ülkeyiz, böyle bir milletiz. Eziklik dönemi, o komplekslerin yaşandığı dönemler, başka ülkeler, başka medeniyetler karşısında boyunların büküldüğü dönemler inşallah geri gelmemek üzere tarih olmuştur."

"Bizim maruz kaldığımız tehditlere maruz kalan bir başka ülke yok"

Geçen hafta perşembe günü ilk kez başkanlığında Milli Güvenlik Kurulu toplantısının gerçekleştiğini hatırlatan Erdoğan, toplantıda 10,5 saat boyunca güvenlik konularının tartışıldığını hatırlattı.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu ayrımı burada hem sizlerin hem Türkiye ve dünya kamuoyunun dikkatlerine özellikle getirmek istiyorum. Dünyada özellikle de gelişmiş demokrasilerde, ABD, Japonya gibi ülkelerde, Avrupa Birliği ülkelerinde, bizim maruz kaldığımız tehditlere maruz kalan bir başka ülke yok. Bulunduğumuz coğrafyanın özelliğinden kaynaklanan ya da sahip olduğumuz potansiyelden kaynaklanan çok farklı tehditlere maruz kalmaktayız. İçeride ve dışarıda terör örgütleri var. Yanı başımızda devam eden ve bizi doğrudan etkileyen çok büyük sorunlar var. Paralel yapı misali değişik ihanet şebekeleri var. Bir üst akıl bunların hepsini yönetiyor. Bu ülkelerin adını vermeme gerek yok. Bunlara benzer çok sayıda riski kontrol etmek zorunda olan bir ülkeyiz. İleri demokratik standartlara sahip ülkelere bakın, bu tür risklerle karşı karşıya olmadıklarını görürsünüz ya da o ülkelere bakın, kendilerine yönelik bir tehdit söz konusu olduğunda o ileri demokratik standartları nasıl tartışmaya açtıklarını görürsünüz."

- Batı'nın ve Batı medyasının tavrı

Gezi olayları yaşandığında Batı'nın ve Batı medyasının tavrına dikkati çeken Erdoğan, "Kendi topraklarında benzeri olaylar yaşandığında ortaya koydukları tavra bakın. Türkiye'de askere, polise, bekçiye silah doğrultup, katleden kişilerin, gazeteci denilerek nasıl savunulduğuna ve Türkiye'nin bu noktada nasıl eleştirildiğine bakın. Gazze'de 2 ay içinde ölen 16 gazeteci için konulan daha doğrusu hiç konulmayan tavra bakın. 16 gazeteci öldürülüyor, dünya medyasının sesi çıkmıyor. Türkiye'de böyle bir şey olsa dünya medyası ne yapar? Kıyametler koparır." dedi.

Türkiye'de şiddet içeren gösteriler karşısında polisin en küçük ihlalini haftalarca dillerine dolayanların Mısır'da halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanına yapılan darbeye karşı, ardından katledilen binlerce insana karşı tek çift söz söylemediklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yakın siyasi tarihimizde bir günde 3 bin, 4 bin insanın katledildiği hiçbir ülke yoktur. Sesleri çıktı mı? Çıkmadı. Niye? Çünkü, Mursi farklı bir insandı. Onların dünyalarının insanı değildi. Fakat onun yerine gelen o darbeyi yapan Sisi, görevliydi. Sıkıntı burada. İstediğimiz kadar demokrasi. Mantık bu. Gençler, demokrasi kavramına uygun, onun içeriğine uygun demokrasi savunulur. Yoksa egemen güçlerin, emperyalist güçlerin istediği demokrasi değil. Ben ne kadar istiyorsam o kadar demokrasi. Böyle bir şey olmaz. Bu kavram neyse, bu kavramın içindekiler, hepsinin saygı duyması gerekir.

Geçenlerde BM Genel Kurulu'nda bizi bir masaya oturtacaklar, dünyanın büyükleri orada, dedim önce kimler var aynı masada 12 kişi oturacağız, baktım hepsi orada ama oraya Sisi'yi de koymuşlar. Ben dedim, 'Bu yemeğe katılmam'. Niye? O adama meşruiyet kazandıracak kadar meşruiyetini kaybetmiş bir lider değilim ve tabii katılmadım. Benim sandalyem orada boş durdu. Niye? Bizim izzetimiz var, onurumuz var. Biz bu izzeti korumak durumundayız. Birileri değişik şeyler söyleyebilir. 'Erdoğan gerilimden yana'; ben haktan yanayım, gerilimden yana değilim. Hakkı, tüm zulümler karşısında da olsa, tek kalacağımı da bilsem savunmaya mecburum. Bizim ecdadımızdan aldığımız terbiye budur. Medeniyetimizden aldığımız terbiye budur, geleneklerimiz de bunu gerektirir."

Yasin Börü'nün hayatını kaybetmesi

Çifte standartlı yaklaşımlara yönelik örneklerini sürdüren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Gezi olaylarında hayatını kaybeden bir çocuğu, hakkında senaryolar yazarak reklam malzemesi yaparak, aylarca istismar konusu yaptılar. Yalan söylüyorlar. 'Ekmek almaya gitti' diyorlar. Yalan. Ne ekmek almaya? Çocukcağızı terörün içine ittiler. Sapanlarla, maskelerle resmi var. Bunların hepsi tespit edilmiş vaziyette. Fakat, bunun için kıyametleri koparanlar Diyarbakır'da alçakça, vahşice 3 kattan aşağı atılan Yasin ile ilgili onu arabayla çiğnedikleri halde bunu asla gündeme getirmediler. Yasin Börü ve arkadaşlarını görmediler, görmezden geldiler. Niye? Çünkü Yasin Börü, inancını yaşayan bir delikanlıydı. Yani bu vahşet anlayışını anlamak mümkün değil.

Arkadaşlar, tüm bu ve buna benzer tavırlar son derece kasıtlı, son derece bilinçli, Türkiye'ye yönelik algı operasyonlarının parçası olarak ortaya konan tavırlardır. Bu çifte standart aslında 100 yıllık bir Batı alışkanlığıdır. 100 yıl önce 1. Dünya Savaşı başlamış, savaşın silahlı cepheleri ama siyasi, psikolojik, sosyolojik cepheleri 100 yıl sonra bugün dahi kapanmamıştır. Şu anda da dikkat edin, Batı medyasında Türkiye'ye karşı tamamen yalan haberlerle örülmüş bir psikolojik saldırının olduğunu görürsünüz."

"İçeride şu anda olan gazeteci sayısı 7 kişidir"

Kendisine ziyarete gelen uluslararası bir heyetle yaptığı konuşmaları da aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ellerinde adeta otomota bağlanmış siparişler var. Konuyu açtılar, açtıktan sonra sordum; 'Size bunu hangi gazeteciler söyledi, hangi gazeteyle görüştünüz?' İsim de vermiyor, veremiyor. 'İsim vermezsen ben sağlıklı cevap veremem ama kimlerle görüştüğünü söylersen ben sana o zaman çok daha net cevap veririm, belgelerle veririm. Bana bunu söyle'... İnanır mısınız bunları söyleyemedi ama 'Siz şu kadar gazeteciyi içeri attınız, şöyle yaptınız, böyle yaptınız' deyince, 'Size bunları kimin söylediğini biliyorum, farkındayım, fakat, sizin söylediğiniz gibi içeride şu an 100 tane gazeteci filan yok. İçeride şu anda olan gazeteci sayısı 7 kişidir. Adalet Bakanlığının belgeli olarak kendisine rakamlarını verdim. Bu 7'nin hepsinin de kendisine suçlarının neler olduğunu anlattım. Bunlar terörist. Bekçi öldürmüş, gazeteci kimliği var. Öbürü, kaçak silahla yakalanmış. Bunların da mahkumiyetleri hep kesinleşmiş. Kimisi asker öldürmüş, kimisi banka soymuş, bankaların malum para çekilen kasalarını yakmışlar filan. Bunlar gazeteci kimliği ile bunu yapıyor. 'Siz bunlara gazeteci mi diyorsunuz? Kusura bakmayın, eğer bunlar gazeteci ise siz de bunları savunuyorsanız biz sizle anlaşamayız. Ben de size o yaklaşımda bulunduğunuz kişiler sebebiyle samimi davranamam. Şimdi Adalet Bakanımıza gideceksiniz, o size belgeleri verir' dedim."

"Yeniden yargılamaları mümkün değil mi?" diye sorulduğunu ifade eden Erdoğan, "Cezaları bunların kesinleşmiş, zaten kaç senedir yatıyorlar. Niye yeniden yargılanacaklar? Hukukta böyle bir şey var mı? Sizin ülkelerinizde, bizim vatandaşlarımıza yönelik bir şey olduğunda ben sizin devlet başkanlarınızla, başbakanlarınızla konuştuğumda verilen cevap 'Yargı bağımsızdır'... Ben de size diyorum ki yargı bağımsızdır' bitti bu iş. Olay bu" dedi.

- İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Recep Tayyip Erdoğan Hakkari Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title